Şahsiyet Kaf Dağında !...
Birsen Alkan Dinç

Birsen Alkan Dinç

Şahsiyet Kaf Dağında !...

04 Haziran 2021 - 23:57

 

" İnsanın kendisi ile yüzleşmeye yüzü yoksa ; başkalarının hataları ile oynar durur..." 

Oscar Wilde

 

Şahsiyet : Arapça kökenli bir kelimedir.

Türkçe karşılığı ise; kişilik, kişi ve belirgin özellikler anlamına gelir.

Her varlık ; doğadan tutun , insan, milletler ve sanatın her dalına kadar belirgin özellikleri üzerinde taşıyan bir kimliğe sahiptir.

Tüm yaratılmışlar, yaratılış özelliklerine göre Evren' de bir konum işgâl eder... Ve kendi özelliklerinin farkındadır !..

Karanlığı aydınlatan dolunay, güneşten aldığı ışığı yansıtırken belirli bir düzen ile yaratılan Evren' de ki rolünü, yine o düzen üzerine yapmaya devam eder. 

Soluncan sürünmeye, köpek havlamaya,  çiçek dalda açmaya ve meyve vermeye kodlanmıştır.

İnsan da düşünmeye, aklını kullanmaya ve kendi şahsiyetini yaşam boyunca, değişen şartlara göre yeniden inşâ etmeye meyilli yaratılmış bir varlıktır.

Küreselleşen yeni dünya düzeni ve Emperyalizmin milletler üzerinde kurduğu baskı, insanı yalnızlığa mahkûm ederken, şahsiyetinde de bozulmalara neden oldu.

Bizim algıladığımız şahsiyet kavramı,

mitolojik kaf dağında bir hayâl, şimdi... 

İnsan üzerinde yaratılıştan kaynaklı özellikleri taşır... 

Bu özellikler zaman içerisinde ; kişinin gayreti, aldığı eğitim, yaşadığı coğrafya, mensubu bulunduğu milletin kültürü, yaşadığı sosyal çevre ve meydana gelen ani değişikliklerle bir gelişim içerisindedir... 

Bu süreç , zaman zaman sancılı ve çilelidir.Yaşanılan her acı ve buhran sebebsiz değildir.

Kişi ve toplumlar kimliklerini oluştururken; bu acı ve buhranların kalemiyle yazar, kendi kişilik özelliklerini... Ve her acı kişiyi olgunlaştırırken yeniden kendisini türetmesine, bir yardımcıdır aslında.

Türk kültüründe şahsiyetli insanı nasıl tanımlıyorduk ?..

Şahsiyetli insan; kemâle ermiş, kendini tanıyan, istek ve arzularını disiplin altında tutabilen , kararlı, dürüst, sabırlı , hoşgörülü  ve azimli bir kişidir. Yaşadığı felâketlerde yılgınlığa düşmeden; bilgi ve birikimleri ile yeniden kendisini inşâ edip, yaşamına devam eden kişidir.

Aynı zamanda şahsiyetli kişi, yaşadığı toplum içerisinde huzur ve barışın temininde ; dost ve insan kazanma yollarını gösteren bir güçtür.

Mensubu bulunduğu milletin kültürü, ilkeleri ve ahlâk anlayışı ile sosyâl adaletin sağlanmasında hizmet eden,

birlik ve berâberliği temin edendir.

Şahsiyetli kişi kusurlarını bilip, doğrudan yana seçim yapabilendir.

Hiç bir zaman, bir başkasını taklit etmez ve özenti içerisinde olmaz.

Kendisi olur, kendi ilkelerine sadık kalır...

Kaza ve kadere yürekten iman eden,

Türk Milletinin şahsiyetli bir ferdi;

başa gelen dert, tasa , belâ ve olumsuzluklarda isyan etmek yerine çözüm yolları arar ve sabrın umuduna sarılır...

Haksızlık ve zulme boyun bükmez,

kendisini savunmasını bilen ve mücadele gücünü kaybetmeyendir.

Kahır ve kibir bataklığına düşmeden, yardım isteyebilen ve cömertçe yardım edebilendir.

Şahsiyetli insan ; bağışlayan, yetinmesini bilendir.

Vatanı ve Milleti için;

gerektiğinde özgürlük ve bağımsızlığı uğruna canını fedâ edebilendir...

Hz. Mevlânâ diyordu ki;

" Ayran tasım önümde oldukça, vallahi kimsenin balını düşünmem bile...

Azıksızlık, ölümle kulağımı bursa gene de hürriyeti, kulluğâ satmam, ben..."

İçinde bulunduğumuz an, bir deprem yeri... Enkâz ortada !... Menfaatler öne çıkmış. Kişiler kendi istek ve arzularının kölesi olmuş... Hak- hukuk tanımadan , kanun, yönetmelik dinlemeden , BEN diyor, kişi...

Her türlü dayatma, baskı, zulüm ve hakaret sıradanlaşmış !...

Yaşadığımız son iki yılda, insan davranışlarında büyük bir erozyon gerçekleşmiş bulunmaktadır.

Bazı kişilerde cinnet halini alan şahsiyet kaybı, toplum huzurunu da tehtit eden bir hale dönüştü.

Emperyalist dayatmalar  ve küresel insan tanımına , maalesef ülkemiz hazırlıksız yakalandı.

Kişiler kendisine ve birbirine yabancılaşıp, uzaklaştı.Toplum, ekonomik , sosyâl ve siyasi boyutta

çok ciddi sorunlar yaşarken;

ahlâki bozulma da çözüm önerilerini zorlaştırıyor...

Sabır; sonsuz bir umudu içinde taşır ve ondan güç alır... Hoşgörü ise, ciddi problemlerde tutunabileceğimiz güçlü bir  daldır. 

Kişi, hoşgörü ve sabrı öncelikle kendi değişimindeki ızdıraplara göstermelidir. Sonrada çevresine ve yaşadığı topluma....

Hatırlanması gereken önemli bir unsur da , ÖZ'E DÖNMEKTİR !...

Tahrik ve baskılara kapılmadan,

eğilip- bükülmeden, kırmadan ve kırılmadan kendi öz değerlerine dönmek; deprem sonrası enkâzı kaldıracaktır... Enkâzın üzerine yeniyi inşa etmek mümkün değil, kendimizi ve bir birimizi  onarmak zorundayız...

Yeter ki , insan düşünsün !...

Yeter ki, yaşâm hikâyesinin satır aralarını okuyup, sağlıklı, ilkeli ve kararlı davranabilsin !....

 

Saygılarımla...

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar