"Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için, aklın eğitilmesidir !..."
Albert Einstein
Bir toplumun en değerli varlığı,
iyi eğitilmiş insanlarıdır.
İnsanın eğitimi de ailede başlar...
Birbirine saygılı bir anne- baba , oluşturacağı huzurlu ortamla , çocuğun ilk öğrenim hayatının kalitesini ve zeminini oluşturur.
Kitap okuyan anneyi gözlemleyen bir çocuğun, zihnine yerleşen bu bilgi ; ileriki yaşlarda edineceği , okuma alışkanlığının temelini atar.
Babanın alışkanlıkları ve ilgilendiği konular , çocuklarda hayatın ilk bilgi verileridir .
Bundan sonraki yaşamı ; bu zemin üzerinde gelişip , büyüyecektir.
Okul çağına gelen çocuğun, eğitim sürecinde aile ve okul ilişkisi oldukça önem arzeder.
Veli- öğretmen , öğretmen- idare,
öğrenci- öğretmen ilişkisi ve öğrencinin tüm bunlarla kuracağı sosyal iletişim ve bilgi alış- verişi;
kaliteli eğitim yaşamının vazgeçilmezidir.
Eğitim ve öğretim politikaları geliştirmede, ülke kaynaklarının plânlanması; çağın gereklerine göre aile yapısı düşünülmeden gerçekleştirilemez.
Çocuğun ,5 yaşında başlayan okul eğitimi ; temel eğitm sonrasında devam edeceği ,üniversite eğitim süreci aile ve devlete önemli bir mali sorumluluk yükler.
Çağdaş eğitim sistemini benimseyen ülkelerin bütçe planlâmalarında, eğitim payı yüksektir ve önceliklidir.
Ülke insanının eğitim düzeyini artırmak isteyen Devletin , yönetim politikaları geliştirmede başlangıç noktası, aile olmalıdır .
Ailenin korunması, yaşam standardının yükseltilmesi, her türlü sosyal etkinlik alanına dahil edilmesi,
çağın gerektirdiği bilgi teknolojilerine erişiminin sağlanmasında yardımcı olması gerekir.
Serbest Piyasa Ekonomisinin rekabet koşulları, modern toplumlarda eğitim alanında da söz konusudur.
Devlet okulu- özel sektör okulu,
Öğretmen- öğretmenle,
Ögrenci- öğrenci ile rekâbet halindedir. Bu faydacı rekâbet koşullarını da, sahip olunan teknoloji ve nitelikli hizmet üreten medya patronları besler...
Bilgiye erişim kolay ve kalitelidir.
Ayrıca; hizmet üreten özel sektör, kendi bünyesinde istihtam edeceği hizmet elemanlarının eğitimini de üstlenir.Eğitimde kaliteyi yakalamak isteyen Ailenin ve Devletin yanındadır.
Ülke ekonomisine ciddi katkıda bulunan özel şirketler, eğitim rekâbet piyasasında yer alarak , kendi okulunu açar.
Hizmet elemanını yetiştirirken, maddi imkânları yeterli olmayan ailelerin çocuklarını ücretsiz alarak, Devlet Bütçesine de katkıda bulunur ...
Küreselleşen sebest piyasa ; aynı zamanda da ülkeler arası hizmet elâmanı temininde , hizmet elâmanı yetiştiren ve bilgi üreten kurumları da
bünyesinde geliştirir...
Çağın gereklerini yakalayabilmiş toplumların ,eğitim politikalarını inceleyen araştırmalar da şu gerçekle karşılaşırız:
21.Yüz yılın başında, teknoloji teminini gerçekleştirmiş , küreselleşen serbest piyasa ekonomisinde rekâbet gücüne sahip, gelişmiş ülkeler eğitim politikaları geliştirirken; kendi öz kültüründen taviz vermez... Eğitim çağdaştır, teknoloji dünya ölçeğinde kullanılmaktadır, plânlama ve uygulama küresel rekâbet koşullarına uygundur.
Ancak; değerler ve toplumsal bilinç , küreselleşmenin karşıtı bir Milliyetçiliği oluşturur.
Ülke kültürü, geleneği, menfaatleri ve milli bütünlük vazgeçilmez temel unsurdur.
Bu konuya da en güzel örnek olarak,
Japonya ve Almanya'yı gösterebiliriz.
Geleneği , çağdaş yaşama taşıyan eğtim ve teknoloji de ki başarısını,eski kültür değerleri ile besleyen ülkeler...
Ülkemizin de çağdaş eğitim seviyesine ulaşma gayreti içerisinde olduğu , bilinen bir gerçek...
Bu konu da ki gelişim ve değişim sürecini ; bir sonraki yazımda bilgilerinize sunmak istiyorum.
Saygılarımla...
YORUMLAR