"Para hırsı, atom bombasından çok daha fazla insanı öldürmüştür !..."
Greg Palast
Her çağda insan ihtiyaçlarının temininde ; mal, emtia ve hizmet alımında kullanılan para, değişik biçimlerde değişim göstererek varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
Kimi zaman 1 teneke veya 1 kile buğday, para yerine geçerken; kimi zaman da devletlerin güç gösterisi olarak değerli madenlerden yapılmıştır... Gelişen teknoloji ve bankacılık sistemi, kredi kartları ve dijitâl parayı insan kullanımına sundu.
İnsanların yaşam kalitesini artıran, alım gücünü ve sosyâl bir varlık olarak hayatın sürdürülebilirliğini temin etmede, bütün toplumların vazgeçilmez değişim aracıdır, para.
Günümüz şartlarında ; para büyük bir değer kaybı yaşarken, mal ve hizmet temininde hızlı ve aşırı bir fiat artışı gözlenmektedir.
Ekonomilerde, yavaş ve dengeli yaşanan enflâsyon ; kişilerin milli gelirden payı artırılarak dengelenmesi halinde, faydalıdır ve ülkenin gelişme hızına katkı sağlar..
Ancak; enflâsyon hızlı, mal ve hizmet fiatları çok yüksek ve kişi gelir payı düşük olması halinde, o ülke ekonomisinde durgunluk ve gerileme söz konusudur...
2020 ve 2021 yılları; enflasyonun aşırı hızla ilerlemesine, fiat artışlarına, gelir durgunluğuna, piyasa ve pazar hareketlerinin yetersizliğine tanık oldu...
Kişi geliri yeterli seviyede artmazken,
işsizlik ve serbest piyasa hareketlerinde ki dengesizlik ve durgunluk çoğu özel sektör çalışanını gelir kaybına uğrattı...
Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve emekli olan kişilere ise yeterli ücret artışı sağlanamadı.
Alt gelir gurubu olarak tanımlanan bu kesim, yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürdürürken, piyasa hareketlerine nasıl katkı sağlayacak ?
21.Yüz Yılda, bizim alt gelir gurubu diye tanımladığımız kesim, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmış toplumlarda ülke ekonomisini ayakta tutan ve sürekli ücret artışı ile desteklenen bir guruptur. Gelişmişliğin göstergesi de , bu alt gelir gurubuna ait çalışan kesimin yaşam standardının yüksekliğidir...
Eğitim, sağlık, sosyal yaşamı ve piyasa ürünlerine ulaşılabilirliği devlet tarafından izlenen mali ve ekonomik politikâlarla desteklenen bu gurup önemlidir...
Ülkemiz de ise bu durum tam ters yönde hareket etmektedir...
Alt gelir gurubuna ait ücretli kesim neredeyse ülke nüfusunun %60 'nı oluştururken, milli gelirden payı düşük, istihtâm alanları kısıtlı, ücret artışları ise çağdaş ekonomilerin öngördüğü seviyenin çok, çok altında seyretmektedir.
Pandemi nedeniyle yaşanan durgunluk ve hızlı artış gösteren enflâsyon nedeniyle %60 lık dilime giren insanımız , temel gıda ve zorunlu yaşam giderleri dışında hiç bir şey yapamaz durumdadır ..
Sosyâl yaşamı tamamen bitmiş, eğitim, sağlık, kültür harcamaları yapamaz haldedir.
Kişisel bir yatırım yapamayan bu kesim, rahat oturabileceği bir ev ve kullanabileceği bir araba hayalinin bile zorlaştığı günleri yaşıyor ..
Üniversite çağına gelmiş çocuğuna, vakıf, dernek ve yardımsever vatandaşların desteği ile eğitm aldırırken, gelecek kaygısı ve tasası içerisinde...
Evlilik çağına gelmiş evlâdı işsiz ve parasız, bir emekli / ücretli çalışan nasıl bir çözüm bulacak ?!...
Ücretli çalışan, emekli, küçük esnâf ve çaresizlik içerisinde üretmek için çaba sarfeden çiftçimiz; çağın gereklerine göre yaşayamayan, çile çeken, düşük ücrete karşılık -üstün hizmet üreten bu insanlar; kendilerini
Vatanına, Milletine ve Devletine adamış fedâkâr ve cefâkâr insanlardır...
Farzedelim ki; % 60 lık gurup, belirli bir süre her türlü piyasa hareketine son verse, temel gıdasını bir şekilde kendisi üretse, ulaşımını kendisi sağlasa, enerjisini alternatif enerjiden temin etse , hani deniliyor ya : " "Kemerleri sıkın" , öyle bir tasarruf tedbiri uyguladığı taktirde, ülke ekonomisi önce durgunluğa, sonra da çöküşe geçer...
Çünkü, seçilen ekonomik yöntem tüketim ve üretim hareketlerinden kendisini besleyen bir sistem...
Alt gelir gurubu, tüketirken ve üretirken ekonomiyi dengede tutan bir kesimdir.
Ülkenin olmazsa olmazı olan insanlarımızın, neden gelir düzeyi artırılıp, daha çok alım gücüne eriştirilmez ?...
Neden, onların piyasa hareketlerinde ki rolü desteklenip, büyütülmez ?
Neden sosyo- kültürel yaşamı görmezden gelinir ve kaliteye ulaştırılmaz ?
Gerçekten çağdaş büyüme seviyesine ulaşmış ülkeler, ücret artışlarına önem verirken , bizim bunu yapamıyor olmamızın nedenleri üzerinde uzun uzun düşünmemiz gerekmiyor mu ?!...
Ülkemizde , ekonomi, iktisat, işletme, bankacılık gibi dallarda yetişmiş o kadar çok bilim adamımız var ki...
Ama, siz bozulan musluğu kendiniz onarmaya çalışıyorsanız, muslukçunun işine engel oluyorsunuz demektir !...
İşin gereğine göre yetişmiş o kadar çok , nitelikli ve liyâkat sahibi insanımız var iken;
para, şan, şöhret ve makam hırsı ile yanan insanlar, hak etmedikleri konumları işgâl ediyorsa , bilim ve liyâkat susar !...
Adaletsiz bir gelir dağılımı ve yanlış kişilerin eline terkedilmiş kurumlar paraya tapan insanları türetir.
Para- parayı kazanır, düsturu ile hareket eden bu kesim kazanırken milletin çoğunluğu yokluk ve çaresizlik içerisinde kıvranır...
Kapitalizmin ana gayesi budur...
Para patronları yaratmak, halkı da köleleştirmek !
Değişim aracı olan paraya tapmak mı, yerli yerinde kullanıp, adil dağılımı sağlamak mı ?
Bizim temel problemlerimizden birisi olan bu konuda çok büyük yanılgı içerisindeyiz...
Biz, değişim ve paylaşımı önce insani değerlerde gerçekleştirmeliydik...
ÖNCE İNSANI ÜRETMELİYDİK !
Gençlerimize, tasalı ve zor günlerde lokmayı paylaşmayı öğretmeliydik.
Vefa ve sevgiyi doldurmalıydık, keselere...
Kötü günlerde, birbirimizin yanında , yüreklerde durmayı öğretmeliydik.
Milletçe;
tutumlu ve tedbirli olmayı, parayı yönetmeyi, hesabını yapmayı, akıllı yatırım yapmayı, yerinde ve zamanında harcamayı , lüks ve şaşadan kaçınmayı öğrenmeliydik...
Başaramadık !...
Fütursuzca para harcayanları ve paraya muhtaç olanları yetiştirdi ,
bu toplum...
Daha da ötesi, paraya tapanlara iltifat eden bir nesil çıktı karşımıza...
Öyle bir nesil ki;
para için arkadaş, dost olan,
para için düşman olan,
para için evlenen/ boşanan,
para için her türlü insanı değerlerinden vazgeçen, bir nesil...
Yazık oldu !
Saygılarımla...
YORUMLAR