Cengiz AYTMATOV Diyor ki ;
"İnsan hep bir başkasına dökmez içinj; kimi zaman bir ağaç, bir dere, belkide uzayıp giden bir yoldur, bizi dinleyen..."
Ağaçlar kesilir, kurutulur dereler, geceler ve yıldızlara yönelmiş yollar kalır, insana bazen... Yutar karanlık fütursuzca söylenmiş sözleri, düşen bir göktaşına dilekler tutar, gökyüzünde umut arayanlar...
Buğulu gözler dolunaylı gecelerin ışıltısında , hep bekler umutla ağaracak günü... Bir umuttur, insanı hayata bağlayan. Zamanın değişeceği yoktur, zaman aynı zaman, değişen insandır....
Yorgundur geceler, bir hastanın şifa beklentisinden, hasretin gözyaşlarından, unutulan aşklardan, vefasızlıklardan, cadde ortasında isyanlarını haykıran bir sarhoştan.
İsyândadır geceler;
vakitsiz gelen ölümlerden, katledilen çocukların çığlıklarından, gözlerini uzak yollara çevirmiş, kırışan yüzü ve titreyen elleriyle yalnızlığına gömülmüş, ihtiyar bedenlerin ahh larından...
Kızgındır geceler;
verdiği sözden dönenlere, vefasızlara, hainliği meslek edinmişlere, nankörlere , kızgındır...
Okyanuslarda kabaran öfkeler, ayın kararan yüzü, uzay boşluğunda yanan bir göktaşı, bulutları kovalayan rüzgâr tanıklık eder, gecenin kızgınlığına ve kırgınlığına....
Yollara vurur kendini , yorgun bedenler bir umutla...Yol uzun, gece karanlık, yürekteki sızıdan daha büyük bir belirsizliğin yolcusudur, insan...
Ne kadar da, zordur, bir can'â sahip çıkabilmek, taşıyabilmek yorgun bedenlerde ve uzun yollarda !...
Evrende yaratılmış taş, toprak ve ateş kütlesi bilir yörüngesini de, insan bilemez yolun kendisine neler sunacağını...
Titrek bir umudun ışığında, yol alırken kendi belirsizliğine, kopar bir kıyamet taa uzak diyârlarda...
Dünya'nın kuzeydoğusunda , buz tutmuş gecelerde insan, insanı katlederken üşür, çölün kavurucu sıcağında Afrikalı bir çocuk !...
Dağılmış saçları, yırtılmış giysisi ile yere düşen onurunun yasını tutan, bir kadının gözyaşlarına ; feryat-fiğan öter bir baykuş da, duymaz insan, insanın feryâdını...
Göçükler altında toz, duman arasında kucaklar bir baba, evlâdının cansız bedenini, nereye gömeceğini bilemeden... Gözler kör, kulaklar sağır, akıl durmuş bu can pazarında.
Kaplarken gökyüzünü katliamın dumanı, yanar yürekler, boşadır tüm emekler...
Bunun adı insanlıktır !... Uzun yolların belirsizliğinde kaybolmuş insanlık...
Vakti gelen tohum boy atar, küllenen yangın yerinde..Gonce dalında gül olur, bülbülün seranatlarıyla...
Ama, insan gülemez ; sabırla geçirdiği uzun gecenin ardında gelen gündüzün kavgasında...
Dönmek ister geri, bu yol uzun ve belirsiz, tâkât kalmadı dizlerinde, yeniden, bir yol bulmak; huzur ve sevgiden nasiplenmiş bir yol bulmak ister, insan !...
Dönemez !... Yoktur geri dönüş, yürüyecektir, bu uzun, ileriye akıp giden yolu.
Hatıralar, yaşanmışlıklar, geçmiş zamanın yitik hayali olsa da, taşıyacaktır ağır bir yük gibi, zihninde dolaşan silüetleri...
Keşke'lerin anlamını yitirdiği şu an; yeni bir kavşağın dönüşünde geçmiş, gönülde kalan izleriyle yol arkadaşı olacaktır.
İnsan bu, bilir yolun sonunda ki, ölüm durağını... Bilir, ama, vazgeçemez yoldan ve yolun sunduklarından...
Bir sevdâdır yolu, aşk ateşiyle yana- yana yürür belirsizliğine... Hisseder ki, bu yolun sonunda başka bir yol var, Şah'a giden, bir yol...
O'nun için dayanır, uzun yolun çilelerine...
İyi bilir ki ; BU DÜNYA'YA
İNSAN OLMAYA GELDİ !...
Kimileri de, doyumsuz benliklerinin köleliğinde düşünmez, ölümü ve yolun sonunda ki, başka bir yolu...
Mal, mülk, servet, konforlu yaşam ve makam en büyük derdidir.
Düşünmez aç yatanı, işkencede ölen insanları, işsizlikten çıldıran gençleri, lokma uğruna uzak diyarlarda hasret çekenleri, kapanan iş kapılarını, talan edilen kimsesiz şehirleri, yakılan, yıkılan yuvaları, düşünmez...
İnsan olabilme bilincine erişememiş,
sözde, Dünya insanını robotlaştırarak yönetmeyi kurgulayan, akıl yoksunları
düşünmezler, milletlerin töresini, yöresinde ki özgürlüğünü...
Kurguladıkları teorilerin tutsaklığında,
insan haklarından söz ederken, sormazlar kendilerine;
" Biz, insan olabildik mi ?"
Dünyanın bir köşesinde bomba yağmurları altında insan, insanı katlederken ; diğer ülkeler de masum insanlar, açlıkla, hayat pahalılığı, enflâsyon canavarı ile mücadele etmeye mahkûm oluyorsa,
Dünya tarumar ediliyorsa,
insan onuru, gururu ayaklar altında eziliyorsa, kopsun bu kıyamet diyorum !...
Biz, biliyoruz ki bir başka yolun yolcusuyuz...
Esen kalınız.
YORUMLAR