Kara kışın ardından geldi, acı bir bahar. Göremedik kardelenleri, çiğdem ve sümbülü. Derin bir kış uykusuna çekilmişcesine kapanan kapıların arkası içsel yolculuğun yapıldığı kadim kültürlerin dehlizlerine döndü. Güneşin yansıması vurdu zaman zaman duvarlarımıza, belirginleşti obje ve gölgeler. Esen rüzgar , yağan kar ve yağmur eşlik etti kahvemize...
Sessizliğimizi ara ara bozansa TV kanallarındaki ölüm haberleri, yorumlar, tartışmalar...
Çağın Salgını yaşarken tanımlanıyor, kendi tarihçesini yazarak ilerliyordu.
Konuyla ilgili yeterli bilgiden yoksun olmanın verdiği rahatlık, yerini büyük bir tedirginliğe bırakırken , sokaktaki insanımızın rahatlığı kısıtlamaları zorunlu kılıyordu..Oysaki belirlenen tedbirlere titizlikle uyulmuş olsaydı, tedirginliklerimiz korkuya dönüşmeden daha başarılı bir mücadele sürdürülebilirdi.
Sokağa çıkma yasakları ile toplum yaslı bir sükunete büründü.Sanki evlerimiz bir dağ veya orman evi dinginliğinde suskun düşünme ve bekleme odalarına dönüştü..
Okuma, yazma ve sosyal medya bu süreçte tam anlamıyla psikolojik destek sağlayan unsurlara dönüştü.
Beklemek, şafağa kavuşmayı bekleyen gece gibi beklemek...!
Son derece zor bir süreçti.
TV ' de tedirgin, üzgün bir o kadarda samimi bir ses , diyordu ki;
- Herkes kendi karantinasını , kendisi uygulayacaktır.!
Bazılarına göre bu mümkün değildi, kimisine göre de belki yapılabilirdi ...
Bana göre, çok anlamlı bir cümleydi..
Hecelerinde ve ses tonunda gizlenmiş derin bir mesaj vardı.
Hastaya , iyileşme istek ve gayretini aşılayan bir doktorun üslubu vardı karşımda. Anladım demek çok zordu o an. Zamanla anlaşılması mümkün olacak bu mesaj bireye sorumluluk yüklerken; Bireyin kader çizgisini kendi tercihine bırakan hüzünlü bir itiraftı...
Konunun önemini bilen, getireceği sonuçların belirsizliği ve endişesini yaşayan, mevcut imkânların dışında yapılabilecek bir şeyin olmadığını çok iyi bilen bir doktorun çaresiz feryadı idi.
Hangi insana kolay gelir ki.?
Sağlıklı yaşamaları için çalıştığı, sorumluluğunu taşıdığı insanların, her gün Salgın nedeniyle ölmüş olanların istatistiki bilgilerini sunmak...
Zor hemde çok zor bir durum.
Hangi Evlâda kolay gelir ki.?
İki kişi eşliğinde , babasını tapututu ile toprağa vermek...
Dayanılmaz bir acı ....
Oysa biz kalabalık bir cemaat oluşturan dostlarla, cenazelerimizi dualarla defneder, göğsüne bir gül, mezarın baş ve ayak kısmına da birer ağaç dikerdik.
Yoktur böyle bir fırsat, dua bile edemeden bir görevli uzaklaştırır sizi , canparenizin ebedi ikâmetgâhından...
Yaşadığımız bu olağan üstü süreçte, tabiatta da olağan dışı haller sürer gider.
Bir leylek yuvasını minarenin şerefesine, bir kumru kavşaktaki sinyalizasyon lâmbalarının üzerine rahatça yapar...Vahşi hayvanlar cadde ve sokaklara iner.
Bir kedi hasta yavrusunu kentin hastahanesinin acil servisine götürüp bırakır yere, yardım ister miyavlayayarak ve tedavi eden doktorların yanında sabırla bekler...
Her çalan telefonda bir tanıdığın ölüm haberi verilir . En acısıda intihar haberleri dir.. .Feryadı gökleri inleten annelerin sesi gelir kulaklarınıza çığlık çığlık .!
Hastahanenin doğum servisinde bir bebek selâm verir hayata, ilk feryadı neşeyle karşılarlar, hemşireler adını Cavid koyalım derler gülümseyerek ..
Cavit'in babası bahçede bir sigara yakar, derin derin çeker içine dumanı; kredi kartının son limitini düşünerek.
Yürür Cavit'in yanına Allah Kerim' dir; duaları ile.
Herşey vaktini bekler.
Kimisi kendisine bağışlanan ömrü yaşamayı, kimisi de kavuşacağı toprağı bekler. Özlenen sevgiliyi beklercesine...
Taaa asırlar ötesinden bir ses yükselmişti. Feryadı bu günlere kadar uzanan sesin sahibi, Hz.Mevlâna
Diyordu ki; " İstiyorsan Hakk'a varmayı, meslek edin gönül almayı;
Bırak saraylarda mermer olmayı,
Toprak ol ki, bağrında güller yetişsin."
Gönül almayı , gönül vermeyi düşlerken seher vaktinde; BÜLBÜLÜN feryadı duyuldu.Gedavet rüzgarına eşlik edercesine, kara kış gecelerinde biriktirdiği hasretini dile getiriyordu, feryad-ü figân.
Kavuşmanın ötesinde, gülün gül yüzünü görmek, O'nda yaşamak ve O Aşk' ta yok olma telâşı idi feryadı.
Gül güzelliğini bu feryadın göz yaşlarından alıyordu.
Gizleyemedi kendini, açtı goncelerini bir seher vaktinde...
Yaşamak ve yaşatmak adına atılan feryada kim duyarsız kalabilir ki.?!
Yeni zamanlara yürürken Gülü düşünüp , gülüstana ulaşmak ne güzel.
Ey sevgili ; seher yelinden gelir müjdelerin, gül mevsiminde Seni düşler, Seni özleriz...
YORUMLAR