Milli Mücadele sonrası, tüm kurumları ile genç Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu gerçekleştiren, M.Kemâl ATATÜRK tarih ve hakikâtler hakkında şöyle diyecektir:
" Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa , değişmeyen hakikât insanı şaşırtacak bir mahiyet alır!..."
Analâtik düşünce ve çok ileri bir görüşe sahip olan ATATÜRK, Türk Tarih Kurumunun kurulmasını ve tarihin hakikî yönleriyle araştırılmasını teşvik ederken, belki de bu günlerde yaşadığımız haksızlıklara ve iftiralara karşı bir duruş sergileyecek bilim insanlarının yetişmesini arzu ediyor ve zeminini hazırlıyordu...
Bilindiği gibi, her 24 Nisan tarihinde Dünya siyaset gündemine düşen;
24 Nisan 1915 de Osmanlı Devleti tarafından Ermeni Komitacıların tutuklanmasına yönelik yayınlanan "genelge" ve Mayıs 1915' de çıkarılan "tehcir kanunu" ... Ermenilerin Devlete karşı ayaklanması ve çete hareketlerine karşı tedbir ve durdurmaya yönelik uygulamaların soykırımı iddialarına dönüştürülerek , Türk Milletine bir baskı unsuru olarak kullanılmasına tanık oluyoruz...
Bu konuda en güzel cevabı ;Türk ve yabancı akademisyenler , tarihi araştırma yapan uzmanlar, kültür araştırması yapan arkeolog, sanat tarihçi ve toplumsal yapıların sosyokültürel incelemesini yapan toplum bilimciler vermektedir.
Edinmiş olduğum bilgilerden bazı gerçekleri kısaca ifade etmem gerekirse, şöyle diyebilirim:
Ermeni soykırımı yoktur, aksine ermeni Komitacıların ve Ermeni halkının; 1.Dünya savaşında cephelerde mücadele veren , vatandaşı olduğu Osmanlı Devletine karşı ayaklanması, isyan çıkarması ve Türk köylerini yakıp yıkması söz konusudur. Türk halkına yapılan saldırı, gasp, talan, tecavüz ve katliam, sonucu; Devletin savunma ve istikrarı sağlamaya yönelik almak zorunda kaldığı tedbirler vardır ! Ayaklanan, defalarca ülkenin değişik merkezlerinde isyanlar çıkaran Ermenilerin hedefi, bağımsız bir devlet kurma yolunda mücadele vermekti...
Kendilerinin bağımsızlık mücadelesini sürdürmesine önderlik eden lider kadroların 24 Nisan Genelgesi ile tutuklanması , Ermenilerce büyük bir hezimet olarak değerlendirilmiştir.
İstanbul'da yaşayan lider kadroları aynı zamanda yurt dışı bağlantı ve desteklerini de temin ediyordu.
Bizim, araştırmacılardan edindiğimiz bu bilgileri, emperyal güçler bilmiyor mu ?...
Pekâlâ biliyorlar !...
Zira, bu araştırmaları kendi ülkelerinin mensubu olan; İngiliz, Fransız, Rus, ABD ve diğer yabancı ülke akademisyenleri yapıyor.
Dünya hakimiyetini, her ne pahasına olursa olsun elde tutmayı hedef tayin eden Emperyalist ülkelerin liderleri, özellikle ABD siyasi politikalarını 2014 Yılından itibaren ermeni soykırımı iddiaları üzerinden yürütmektedir.
Dünya siyasetine yön vermeyi düşünenler, tarihi gerçekleri ortak bir akılla tesbit etmek yerine; çarpıtarak,
bilim insanlarının araştırmalarını yok farzederek, taraflı, tahrik edici, asılsız ve uydurma iddialarla tarihi hakikâtlere ve Türk Milletine ihanet içerisindeler...
Asırlar boyu Osmanlı Devleti yöneticileri ülke sınırları içerisinde yaşayan Ermeni ve Rum azınlıklara iltifat etmiş, iş ve ticaretine, kendi okullarını açmalarına, kendi dillerinde konuşmalarına, din seçme özgürlüğüne ve kiliselerinde ibadetine, kendi kültürlerinde yaşamalarına izin vermiş aynı zamanda ; sanat ve zânâatta başarılı olmaları için desteklemiştir.
Devletin değişik kademelerinde görev bile verilen Ermeniler neredeyse Türk halkından önde görülmüştü...
Bazan bir zihin ve duygu fırtınasının ortasında kalır, sorgularım tarihi şahsiyetlerimizi... Neden ? Neden bu kadar iltifat ve her türlü özgürlük, vefasızlık ve hainlik edenlere gösterildi, neden ? Neden onlara verilen imkânlar Anadolulu Türk halkına verilmedi, neden ?!...
Köy hayatı daha yoğun olan Anadolu Türk Halkına tanınmayan destek ve teşvik onlara sunulmuştur.
Türkler ; tarım , hayvancılık ve dokumacılık gibi alanlarda faaliyet gösterirken daha mütevazı, daha çileli bir yaşama razı oluyorlardı.
Eğitim imkânlarına , ticaret ve sanatsal faaliyetlere Ermeniler kadar sahip olamıyorlardı. Çünkü onlar ülkenin gözde ve önemli merkezlerinde bulunuyor, dış bağlantıları ve Osmanlı Devleti'nin desteği ile daha refah bir yaşam biçimi sergiliyorlardı. Yaşadıkları bölgeler İstanbul, Samsun, Trabzon, Kars, Van, Diyarbakır ve Adana gibi önemli merkezlerdi.
O dönemde, Dünya ulusları arasında acaba, Osmanlı Devleti'nin azınlık ve yabancı haklarına gösterdiği saygının benzerini sergileyebilen bir ülke varmıdır ?!...
Ermeni soykırımı iddiasında bulunanlara diyorum ki;
Osmanlı Arşivlerimiz,TBMM zabıtları,
tarihi kütüphane ve müze- kütüphanelerimizde 1.Dünya savaşı, Osmanlı dönemi ve selçuklu dönemi eserleri, belgeleri kitap, mecmua ve her türlü bilgiye ulaşabileceğiniz dökümanlar hazır ve herkese açık.
Dijital ortamda bilgiye erişiminiz eskisinden çok daha kolay...
Biz, tarihi arşivlerimizi çekinmeden açabiliyoruz, ya siz, aynı imkânı sunabiliyormusunuz ?
Yapmış olduğunuz, katliam, sürgün ve zulüm belgelerinin saklandığı arşivlerinizi insanlığın bilgisine açabiliyormusunuz ?...
Dünya barışına en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde , ıdeolojik yaklaşımlar ve çarpıtılmış bilgilerle tarihi gerçekleri olduğundan farklı gösterme gayretinde olanlar; kendi tarihleri ile yüzleşmesini bilmeyenlerdir.
Osmanlı Devletini içte ve dışta çökertme çabasında olan zihniyet hiç değişmedi. O zaman Ermeni komitacılar ve Ermeni halkı kullanıldı, şimdi de soykırımı iftirasının takipçiliğini yapan taşören zihniyetler kullanılmaktadır.
Dünya barışına engel olan, uluslar arası sağlıklı ilişkiler kurulmasını engelleyen bu tür provokatif davranış sergileyenleri , Dünya ulusları hafızalarına kaydediyor !...
Yüce Türk Milletine, Vatanımıza ve Devletimize iftira ve ihanet içerisinde olan zihniyeti ve buna alet olanları kınıyorum.
Türk Milleti ve tarihi hakikâtlerine karşı yürütülen iftira kampanyasının cevabı , elbet bir gün verilecektir...
Esen kalınız...
YORUMLAR