Ülkemizde, çağdaş eğitime ulaşma çabaları, Cumhuriyetin ilk yıllarında başlar.
Bağımsızlık mücadelesinden sonra, ülke yönetimi yeniden yapılandırılıyor, Genç Cumhuriyet Yönetimi ile yaraların sarılması hedefleniyordu.
Hür, bağımsız ve yüce bir millet olma bilincine sahip Cumhurbaşkanı, M.Kemâl ATATÜRK Türkiye Büyük Millet Meclisinde kürsüden Milletvekillerine şöyle sesleniyordu:
"Eğitimdir ki; bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum olarak yaşatır. Veya bir milleti, esâret ve sefâlete terk eder !... "
Bilgi edinmenin ve öğretimin temel unsuru, kazanılan bilginin nerede, nasıl kullanılacağı ve hangi problemleri çözeceğiyle ilgilidir.
Milletin kalkınması; her alanda gerçekleştirilecek eğitim ve öğretim sonucu, gelişerek değişime bağlıdır.
Bu eğitimde de esas alınacak tema:
Öğrenme, sorgulama ve çözüm üretmektir.
Ülkemizde uygulanan, ilk eğitim politikasında üç ana unsur dikkat çeker.
* Milli kültür birliğinin sağlanması,
* Vatandaşlık ve İlk öğretimin yaygınlaştırılması
* Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu, eğitilmiş insan gücünün yetiştirilmesi.
Bu politikaların belirlenmesinde,ülkemizin gerçekleri, dünya ulusları ile olan ilişkiler etkili temel unsurlardır.
Atatürk; Milli Eğitim politikaları ile ilgili konuşmasında, yıllar sonra değeri daha iyi anlaşılacak olan şöyle bir tavsiyede bulunur:
"İlk ve Orta Öğretim, mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ; ilmî ve fennî versin.
Fakat, o kadar pratik versin ki; Çocuk okuldan çıktığı zaman,
AÇ KALMAYA MAHKUM OLMADIĞINA , EMİN OLSUN !..."
Üzerinde uzun uzun düşünülecek, "... aç kalmaya mahkum olmama" deyimi, o günün hayat şartlarını yansıttığı gibi, Milli Eğitim de temel bir prensibi de oluşturur.
* Herhangi bir okuldan mezun olan, eğitim almış vatandaş, bir iş alanında istihtâm edilebilecek ve aç kalmayacaktır.
Anadolu'da yaşayan halkın % 80'ni köylerde tarıma dayalı bir yaşam sürdürmektedir. Okuma ve yazma oranı % 5'dir. Osmanlı döneminde açılan ilk mektep, muallim mektepleri, medreseler ve sayılı üniversiteler belirli kent merkezlerinde olup; halkın tamamına eğitim verecek erişilebilirlikte değildir.
O dönemde ilk ve orta mektep mezunları, eğitimli; lise ve muallim mektepleri mezunları yetişmiş ve nitelikli ;
Üniversite ve Medrese tahsili yapanlar ise elit ve aranan insandır.
Yabancı Okullardan mezun olanlar ise; yönünü batıya çevirmiş, Anadolu ' dan uzak farklı dünyaların hülyalarında kaybolmuşlardır.
Anadolu'da topyekün bir eğitim seferberliğine çıkılacak, eğitim ve öğretim birleştirilecektir...
Türk Milletine has kültür değerlerini açığa çıkaran, köyü ve köylüyü kalkındıracak Milli bir eğitim sistemi benimsenecektir.
Bunu başarabilmek için de, Anadolu'nun her köyünde görev alacak öğretmen kadrosuna ihtiyaç vardır.
Karanlığâ kandil tutacak öğretmenlerin, yetiştirilmesi son derece acil ve önemlidir. Öyle ki, bu kadrolar hayatın her alanına ışık tutabilecek nitelikte olmalıdır.
Başta tarım olmak üzere, ziraat ve hayvancılık ,marangozluk, elektrik, el sanatları, sanat'ın her dalından, sosyal ve pozitif bilimlerden en az bir teknisyen seviyesinde bilgi sahibi olmalıdır.
Bu ilkelerle çıkılan, köy de okullaşma projesi; 1940 yılında köy enstitülerinin açılması ile köy okullarına İlk Okul Öğretmeni yetiştirmeye başlamıştır...
Bu proje,köy halkının eğitimi, yeni nesilin bir sonraki eğitim hayatına kendi köyünde hazırlanması anlamı na geliyordu... Aynı zamanda Anadolu nun kalkınması ve üretimin artması, genç öğretmenlerin fedâkâr çalışmalarının sonucuydu.
Köy Enstitüsü ve diğer liselerden seçilen öğrenciler, Yüksek Öğretmen Okuluna alınıyor, eğitim ordusunun her kademede neferi olacak , eğitim kadroları yetiştiriliyordu.
Eğitim ve Öğretim alanında yapılan yenilik hareketlerini, Uluslar arası siyasi ve sosyal ilişkilerden bağımsız düşünmek mümkün değildir.
Çünkü , bir ülke milletçe eğitim ve öğretim seferberliğinde ise; O Ülke kalkınacak, büyüyecek ve Dünya ulusları arasında söz sahibi olacaktır. Dünya egemenliğini elinde tutma gayreti içerisinde olan, kapitalizm ve sosyalizmin hiç de işine gelmeyen bir gelişmedir bu...
Değişen ve büyüyen Türkiye coğrafik konumu ve köklü tarihi ile bölgede ki hakimiyetini güçlendirmekte ve bu durum haçlı zihniyeti rahatsız etmektedir.
Bilindiği gibi, 2. Dünya Savaşı sonrası, uluslar arası dengelerin değiştiği dönemde, savaşa girmeyen Ülkemize de Dünya dev ülkeleri tarafından uygulanan bir çok dayatma, müeyyide ve işbirliği anlaşmaları sonucu, Köy Enstitüleri - Öğretmen Okullarına çevrilecek ve 1940 yılında kurulan enstitüler 1954 yılında tamamen kapatılacaktır.
Daha sonraları, Kent Merkezinde Öğretmen Lisesi, 2 ve 3 yıllık Eğitim Enstitülerine dönüşecek ve 1979 yılında Eğitim Fakülteleri olarak öğretmen yetiştirmeye devam edecektir...
Unutulmamalıdır ki ; öğretmenlerimiz Türk Milleti'nin temel taşıdır...
Halkın ve genç kuşakların eğitiminde gösterdikleri disiplin; Ülke ufkunu açmış , büyüyen ve gelişen Türkiye' nın çağın gereklerine göre değişiminde önemli bir rol üstlenmiştir.
Öğretmenin, öğrenciliği ve eğitimciliği mezara kadardır...
Selâm olsun, öpülesi ellerin sahiplerine...
Saygılarımla....
(Devam edecek)
YORUMLAR