"Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayan- ı hayret ve tebrik bir misâldir.
Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur."
Mustafa Kemâl ATATÜRK
Bilindiği gibi, Birinci Dünya savaşı, tarihe dünyanın en kanlı savaşı olarak geçmiştir. Siyasî ve politik dengelerin bozulduğu, açlık, yoksulluk ve huzursuzluğun hakim olduğu kara yazgılı bir dönem...
Savaşın sonuçları, Osmanlı Devletine çok ağır olup, üç kıta da at koşturan koskoca bir devletin yıkılmasına neden olmuştur.
Anadolu Yarımadası dışında kalan topraklarını kaybeden , Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu toprakları, İngiltere ve Fransa hakimiyetine geçmiştir. Daha sonraları da kaybedilen bu topraklar üzerinde; Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Irak gibi devletler kurulacaktır.
Dünya coğrafyasında ülke sınırlarını değiştiren, siyasi, sosyokültürel ve ekonomik yapıyı değiştirip, dönüştüren ve başkalaştıran bu kanlı savaşta demoğrafik yapı da büyük zarar görmüş, nesiller kaybedilmiştir.
19 Milyon insanın öldüğü, 20 milyondan fazla insanın yaralandığı, yapılan araştırmalardan edindiğimiz bilgiler arasında.
Araştırmacıların ittifak ettiği görüş ise; kayıt altına alınamayan ölü ve yaralı sayısının olabileceği ve yeterli bilgiye ulaşılamadığı yönündedir.
Osmanlı Devleti'nin Almanya'nın yanında, İngiltere ve Fransa' ya karşı savaşa dahil olması; zayıflayan devlet otoritesi ve kaybettiği savaşlardan dolayı güçsüz kaldığı bir dönemde, alınan savaş kararı bir intihar niteliğindedir.
Başka çare kalmadığı düşünülerek girilen bu savaş, Türk Milleti açısından bir devrin kapanışıdır.
Çanakkale , 1. Dünya Savaşının en önemli cephesidir.Jeopolitik konumu itibâriyle , itilâf devletlerince ele geçirildiği taktirde;
İstanbul'un işgali gerçekleşecek,
Boğazların kullanımı İngiliz ve Fransız donanmalarına açılacak,
Rusya'ya ulaşmak kolaylaşacak,
Karadeniz hakimiyeti sağlanacak,
Anadolu paylaşılacak,
Dünya hakimiyetini denizde ve karada gerçekleştirmiş olacaklardır.
İngiltere ve Fransa tarafından küçümsenen Osmanlı Devleti'nin, zayıf düşmüş ordusu ile boğazlar hakimiyetini elde tutamayacağı varsayılarak, deniz ve kara harekâtları başlatılmıştır.
Ancak; düşünmedikleri bir gerçek vardır...
Türk Milletinin genlerinde taşıdığı
Ata yadiğarı bir geleneği vardır ;
Devlet kurmak ve Ordu yetiştirmek!...
Türk Halkının da, vatan toprağını ve bağımsızlığını koruma da, her an, her yaşta savunmaya hazır olduğunu, bu uğurda da canını seve seve verebileceğini hesaba katmamışlardı.
Savaş alanında öğrenecekleri bu gerçek, Türk'ün kararlı ve savaşçı ruhunu gösterecektir, onlara...
Çanakkale Cephesinde,
görülmüştür ki, 15 yaşında genci, ihtiyarı, kadını ve çocuğu ile cephe ve cephe arkasında, Türk Milleti tek yürek olmuştur, karşılarında...
Çanakkale geçilmez, dedirten bu direniş; destanlarla koca bir tarih oluşturan Türklere, yeni bir destan daha yazdırmıştır, kanları ile...
18 Mart tarihinde, sisli denizde elde edilen üstün başarı, kara savaşlarında da devam edecektir.
Osmanlı Ordusuna komuta eden,
Alman General Liman von Sanders cephede savaş taktiklerini plânlarken,
İngiliz kara çıkarmasının Saroz körfezi Anadolu kıyılarından,
Bolayır'dan yapılabileceğini iddia etmektedir. Savunma taktiklerinin de bu bölgelerde geliştirilmesi gerektiğini savunur.
5.Ordunun yedek tümeni olan,
19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemâl, Alman Generalden farklı düşünmektedir. Uzun yıllar bölgede kalmış, teorik bilgiye ve analâtik düşünceye sahiptir. Ve, O, bu Vatanın
evlâdıdır !...
İngiliz çıkarmasının Anafartalar bölgesinden; Alçıtepe ve Kocaçimen üzerinden yapılabileceğini öngörmektedir. Ve, bu bölgede konuşlanılması konusunda ısrarcıdır.
Askeri bir dehaya sahip, Yarbay Mustafa Kemâl ve silâh arkadaşlarının bölgeyi terketmemesi ve kullandığı insiyâtifle başlatılan savunma harekâtı, zaferle sonuçlanacaktır.
Türk askerinin fedâkârlığı; Anafartalar bölgesinin taşına - toprağına, kanları ile yazılırken,
107.Yılında Çanakkale destanı, Dünya uluslarına da ders vermeye devam etmektedir...
1.Dünya Savaşı devletleri yok edip, yeni devletlerin kurulmasına zemin hazırlarken; siyasi, politik, ekonomik ve ideolojik yeni oluşumların da önünü açıyordu.
1917 yılında ABD 'nin itilâf devletleri yanında savaşa katılması, İngiltere ve Fransa'ya güç veriyor, savaşın ve Dünya milletlerinin kaderini değiştiriyordu...
Diğer tarafta, Çarlık Rusya'sında gerçekleşen Bolşevik Devrimi çarlık rejimine son veriyordu. Ülke komünizm ekonomik rejimine geçiyor ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kuruluyordu.
Osmanlı Devleti yenilginin ağır yükü altında yıkılıyor, elde kalan Anadolu topraklarında kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi veren Türk Milleti , ebedi lideri Mustafa Kemâl Atatürk öncülüğünde Türkiye Cumhuriyetini kuruyor, demokrasiyi benimsiyordu.
Eski Dünya düzeni bozulmuş, göçler,
milletlerin asimilâsyonu, dökülen kanlar, gözyaşları ve yürek sızılarının yangınında savrulan insanlık; dumanı tüten bu yangın yerinde yeni bir dünya düzenine doğru yol alıyordu...
Tıpkı bugün gibi !...
Ve, Mustafa Kemâl ATATÜRK der ki; " Hürriyet olmayan bir memlekette, ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir."
Esen kalınız...
YORUMLAR