Sonsuzluğu tanımlarken ezel- ebed bağını kurmak zorundayız.
Öncesi ve sonrası olmayan bir varlıktan, nesneden ve herhangi bir bilgiden söz edemeyiz...
İnsanlık kendi kültür tarihini oluştururken, bilgi ve bilimsel araştırmalarla bilimin doğada ki karşılığını ve gerçekliğini aradı, hep.
Edindiği bilgileri korurken, yeni bilgi arayışı ve keşifleri ile yüksek kültürünü oluşturdu.
Bu gelişim ve değişim sürecinde ;kıyaslama- karşılaştırma zihni faaliyetinin bir parçası olurken, insanlığın hayatın olumlu/ olumsuz yönü ile yüzleşmesine de neden oldu.
Karşılaştırma ; aklın ve felsefenin ışığında, doğru bilgi, doğru zaman ve doğru zeminde yapıldığında, insana ve Millete fayda sağlayan itici bir güç olur...
Karşılaştırma :Tarihi bilgiden yoksun, hedefi belli olmayan , bilimsel öngörüleri bulunmayan, geleceği hayâl edemeyen ve bugünün problemlerine çözüm üretemeyen bir zeminde yapılacak olursa ; topluma fayda yerine zarar verecektir.
Milletler arası bir kıyas yapmayı düşünelim ve diyelim ki ;
" Türkiye' de yaşam standartları, eğitim, sanayi, üretim, istihtâm, ticaret ve yönetim politikaları Almanya 'dan daha üstündür."
Yanlış , akıl ve gerçek bilgiden yoksun bir karşılaştırma yapmış oluruz... Duygusaldır ve kendimizi teselli etmeye yarayan bir varsayımdır !...
Sanayi devriminin başlangıç/ sonuç ilişkisini çok iyi değerlendiren Almanya, sanayi ve teknolojide öncü bir ülkedir. Makinâ ve Makinalâşma sürecini üretim, istihtâm ve dünya pazarında yer bulma açısından , verimli ve kârlı kullanmıştır.
Bilime, bilimsel araştırma ve bilgiye verdiği önemle teknoloji ve bilgi çağına hazırlıklı girmiştir.
1835 yılında demir- yollarında lokomotifi yürütürken, İngiltere ve Fransa ile sanayi ve teknolojide rekâbete hazırlanıyordu.
Osmanlı Devletinde ise; lİk demir- yolu yapımı Abdülmecit zamanında İngilizlere yaptırılmakta ve 10 yıl süren Izmir-Aydın hattı, 1866 da Sultan Abdülaziz zamanında tamamlanıyordu.
Türkler, demir- yoluna Almanlardan 21 yıl sonra kavuşmuştur...
Bilindiği gibi , demir- yolu medeniyet göstergesi olup, insan eylem ve hareketliliğinin sembolüdür...
Ticaret ve sosyo-kültürel yapının gelişiminde etken bir unsurdur.
1.Dünya savaşında ki yenilgi, Türkleri her alanda geri bırakırken , bağımsızlık mücadelesinin de sebeblerinden birisidir.
Sanayileşme yolunda atılacak adımları biz, savaş meydanlarında cephelerde attık, bağımsızlığımız için.
Ve bu sürecin faturası çok ağırdır.
Almanya 'yı 21 yıl geriden takip ederken, savaş sonrası aramızdaki fark, 50 ve daha fazlası olmuştur.
Bugün batı ülkeleri ürettikleri teknoloji ürünlerine dünya pazarında yeni pazar alanları ararken;
biz de, hangi ülkeden teknoloji transferi yapabiliriz, yabancı yatırımcıyı nasıl ülkemize çekebiliriz,
ürün ve parça tedarikinde hangi ülkeden ne temin edebiliriz derdine düşmüşsek, yanlış yapılan bir kıyas ve yerde sürünen yanlış bilgilerin girdabına kapılışımız söz konusudur.
Son zamanlarda geliştirilen, iktisat ve işletme biliminde karşılığı da bulunmayan bir düşünüş tarzı da , üretim ve ticaretin önünde büyük bir engel teşkil etti.
"Üretmek yerine, dış ülkelerden satın almak daha kârlı ve maliyeti düşük"
İşte kendi içimizde yaptığımız yanlış bir kıyaslamaya örnek !...
Bunun içindir ki ; halı ve kilim tezgâhlarımız , bez ve ipek dokuma fabrikalarımız çöpe atıldı. Yerine çin halısı, çin ipeği v.s. ikâme ediverdik..
Sektörde ve evinde bez, kilim ve halı dokuyan eller ,sosyal yardım kurumlarına el açar oldu.
Tarlalar nadas da , üretici , çiftçi ya kahvede ya da inşaatta işçi oldu...
Sosyal yaşamda ve kişiler arasında yapılan kıyaslamalar ise ;
gerçek bilgiden yoksun haliyle, zan ve dedi-kodu niteliğinde söylemleri de içinde barındırarak , kin, nefret, kıskançlık ve aşağılama duygularının tohumlarını ekerken, toplum huzurunu da bozar...
Huzursuzluk ortamında kaybolan güven yerini, ahlâki bozulma ve ruhsal sorunlara bırakır...
Cehalet ve yanlış bilgi , sürekli insanı kıyasa sürükler... Geçmişe, tarihe uyandırılan nefret , insanı köklerinden koparır ve bugününü yaşayamaz , geleceği hayal edemez.
Madde ve para her türlü değerden daha üstün hale gelir, elde etmek için de her türlü yolu dener...
Çalışmak, uykusuz kalmak, fıkir üretmek ve alın teri dökerek kazanmanın zevkinden mahrum kalan kişilikler, artık yerde sürünen bilgi gibidir...
Saygılarımla...
YORUMLAR