Uzak diyârların çığlığı yankılanır, kulaklarımda... O'ndandır, dizimin dibinde ki, sesleri duyamayışım.
Asyalı kızın çığlıkları yırtar geceyi, Endülüs'te kan ağlar başka bir soydaşı...
Ruhum; inler Maveraünnehir'de, seyre dalar, Şahimerdan !...
Hasret düşünce gönüle ; susar dil, konuşur gözler... Bazan bir okyanusun dalgalarından haykırır, bazan da zifiri karanlığın ortasında hıçkırır, ışıldar ayın şavkında, gözlerinde ki yaş...
Endülüs'te, yanar güller...
Kızıl akşamlarda, denize düşen bir kor gibi, yanar...
Anadolu'nun hasreti yansır, taaa uzaklarda Endülüs akşamlarının kızıllığına karışır, yakar mavi gökleri...
Sevdalı gönül varmak ister, uzak diyârların tutsaklığında; " gitmek ve yakmak gemileri" dönmemek üzere...
Bilinmez bir geçit ve bilinmez ufuklarda kaybolmak, kızıl bir gün sonunda...
Oysa , ne kadar da küçüktür şu Dünya.
Asya steplerinde at koşturur iken, Kuzey Afrika çöllerinde kavrulup, Urallar'da serinleyen, Balkanlardan Endülüs şevk akşamlarına yol alan , bizim uşakların sevdasıydı, büyük olan !...
Dağılır iken ; Dünyanın dört bir yanına büyük sevdalılar, hasreti de büyütür, bağrında kor gibi...
Hasretin prangasında yasını tutar, her gün batımında ;
Endülüs akşamları gibi...
Yahya Kemal Beyatlı ;
"Zil... Şal ve Gül , bu raksın hızı" derken , Endülüs şevk akşamlarını tasvir ediyordu... Sürerken şevk akşamları, çan sesleri susturur ezanları ve minareler mahzun,
mescitler ağlar, esaretine...
Durgun sular ; Endülüs akşamlarının yasını tutar iken, nazlı bir Nilüfer açar hayata, narin ve sevdalı...
Adımız başka, dilimiz başka da olsa, ortaktır sevdamız... Mabetlere sığmaz dualarımız; açılır kubbeler yükselir, arş'a...
Vatan, Vatan haykırışlarında dile gelir, meçhul zamanların hasreti ! Birlikte yaşanmamış zamanların ve özleyişlerin tüllenen izleri vardır, gözlerde.. Dillerde yanık bir türkü, zihinlerde sınırsız hayâller...
Öyle bir hayâl ki; uzatsan elini tutuvereceksin, tutsan kaybetme ızdırabında yanacaksın...
Dağlarda yankılanır sesimiz; görmediğimiz yüzlerin hayali, dokunmadığımız ellerin sıcaklığı,yürümediğimiz kaldırımların ıssızlığı ve serin sonbahar akşamlarının yalnızlığında, çığlık, çığlık çarpar geceye...
Büyük bir savaşın kapanmayan cephesindeyiz ; toz-duman, alev-alev
yanan yürek pazarı...
Hasret ve gözyaşı umuda galip ; sevdalar ayrılığa mağlûp...
Dinecek elbet; bu hasret ve ızdırap...
Yansa da güller, kızıl akşamların yangınlarında ;sen, bekle Türk Kızı !...
Mavi göklerde dalgalanan; Al Bayrağın, ay ve yıldızını düşle .
Çevir yüzünü göklere, karanlığı aydınlatan yıldızlar ve hilâl senin yoldaşındır... Fısıldar sana, bizim tükenmez sevdamızı ve hasretimizi...
Küçüğüm, adın ne olursa olsun, hangi dilden konuşursan konuş, Sen, bir Türk Kızısın !...
Ata Yurdundan yükselen sesi yüreğinde hisset ve dinle !...
Savaş meydanlarında, Milletinin bağımsızlık mücadelesini verir iken, Cumhuriyet hayalini kuran Atalarımız,yokluğa, açlığa, susuzluğa, ayaza ve postallar içerisinde çürüyen parmaklarının ızdırabına meydan okuyordu. Birleşti eller, birleşti gönüller, bir şafak Taarruzunda tek yürek oldu tüm kahramanlar...
Özgürlüğe koşan ayaklar, büyük zaferin destanını yazdı dağlara...
Dökülen kanlar, rengini verdi bayrağımıza..
Her , Şehit Atamızın hakkı vardır, Al Bayrağımızın renginde...
Senin zamanların geliyor küçüğüm, geleceği sana emânet ederken;
" Cumhuriyeti biz kurduk, yaşatacak olan sizlersiniz !" diyen Ulu Önderimiz Mustafa Kemâl ATATÜRK' ün şu altın öğütlerini zihnine ve yüreğine yaz...
" Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin.
Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır.
Fakat sen, buna karşı direneceksin, önüne sonsuz engeller de yığılacaktır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın...
Bundan sonra da , sana büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin..."
Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümü ve bayramımız Kutlu Olsun...
ATA'MIZA SAYGI VE MİNNETLE...
Ruhu Şadolsun.
Not :
* Maveraünnehir : Orta Asya'da Ceyhun ve Seyhun nehirleri arasında kalan, tarihi bölge.
* Şahimerdân: Özbekistan'ın doğusunda, Fergane bölgesinde olan küçük bir şehir.
YORUMLAR