CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Helali bırakmış, harama ortak bizden hesap soracakmış. Kimsin sen? Al dosyaları kardeşim, çık karşıma, senin istediğin televizyon kanalında, senin istediğin gazetecilerle bana soru sor, ben mahçup olayım. (Gelmem, gelemem) diyor. Niye gelemiyorsun Recep Bey? Neden korkuyorsun? Alnın temizse, verilmeyecek hesabın yoksa neden korkuyorsun? Sen baş çalansın da onun için korkuyorsun" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, konuşması öncesinde Demokrat Parti'den CHP'ye katılan 60 kişiyi temsilen 4 yeni üyeye parti rozetlerini taktı.
Poyrazköy davasının görüldüğü İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen TÜBİTAK raporunun delillerin sahte olduğunu ortaya çıkardığını ifade eden Kılıçdaroğlu, CHP olarak sahte deliller üretildiğini geçmişte çok kez dile getirdiklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bu davanın çöktüğünü hepimiz biliyoruz ve kabul ediyoruz. Birgün bile o arkadaşların hapiste tutulmaları bir demokrasi ve hukuk ayıbıdır. Derhal bunların serbest bırakılması lazım" diye konuştu.
Özel yetkili mahkemelerin iktidarın sopası olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Şimdi bir başka tablo ortaya çıktı. Artık adaletin sağlanması gerekiyor. Bu konuda CHP olarak üzerimize düşeni yaptık. Yasa teklifi mi? Arkadaşlarımız verdiler. Hükümet samimi ise 'milli orduya kumpas kuruldu' söyleminin arkasında hala duruyorsa, çözüm yeri TBMM ise gelin kardeşim, CHP hazır. Bu ülkeye aydınlığı getirelim, haksızlığı bitirelim ve adaleti sağlayalım."
Siyasal partileri demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olarak tanımlayan Kılıçdaroğlu, onların iktidar mücadelesi içinde olmalarının doğal olduğunu söyledi. Bunun bir centilmenlik yarışı olduğunu, düşüncelerin özgürce ifade edilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, MHP'nin Esenyurt'taki seçim bürosuna yapılan silahlı saldırıya değindi. "Şiddetle ama şiddetle kınıyoruz. Bir başka siyasal partinin kaba kuvvetle susturulması gibi bir olayı asla kabul etmiyoruz. Demokrasilerde bunun yeri yoktur" diyen Kılıçdaroğlu, MHP camiasına başsağlığı, hayatını kaybeden kişiye de Allah'tan rahmet diledi.
Konuşmasında trafik kazalarına da değinen Kılıçdaroğlu, devletin bu konuda denetimlerini artırmasını istedi.
-"Sen baş çalansın, milli iradeyi de çalıyorsun"
Son günlerde sıkça "milli irade hırsızlığı"ndan söz edildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, CHP olarak yüzde 10 seçim barajının milli irade hırsızlığını meşrulaştırmak için getirilmiş bir düzenleme olduğunu defalarca söylediklerini belirtti.
Barajın partilerin aldıkları oyların parlamentoya yansıması önünde büyük bir engel olduğunu, buna darbe hukukunun yol açtığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti.
"Gelin yüzde 10 seçim barajını kaldıralım. 'Hayır kaldırmayacağız' diyor. O zaman kusura bakma sen milli irade hırsızlığından bahsedemezsin. Senin zaten hırsızlıklarını biliyoruz. Sen baş çalansın, milli iradeyi de çalıyorsun. Vatandaş sana yüzde 49 oy verdiyse, parlamentoda da milletvekili oranın yüzde 49 olacak, 34 oy verdiyse, 34 olur. Bizim 33 milletvekilimizi çaldılar. Aldığımız oy oranına göre bizim 33 milletvekilimizin daha olması lazım. Bunun adı milli irade hırsızlığıdır."
Kılıçdaroğlu, yolsuzluk konusunda hassas olduğunu, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenin karşısında kendisini bulacağını ifade ederek, en büyük günahın kul hakkı yemek olduğunu inandığını söyledi.
-"Fotoğraf üzerinde oynandı"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül hakkındaki açıklamalarını ve bu açıklamaları yaparken gösterdiği bir fotoğrafı hatırlattı.
Erdoğan'ın gösterdiği fotoğrafın üzerinde oynandığını, fotoğrafta yer alan bazı klasörlerindeki isimlerin flulaştırıldığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Sen başbakansın, sana sahtekarlık yapmak yakışır mı? O fotoğrafta bir sürü insanın ismi var, onların tayfasından. Onların isimlerini flu yapmışlar, kimse görmesin diye. Bir başbakan bir fotoğraf gösterecekse üzerinde oynamaz. Ama fotoğraf üzerinde oynarsa, o sahte dijital veriler vardı ya, onları yapan adamın o olduğu sonucuna varılır" değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın Sarıgül hakkındaki iddialarına da değindi. Erdoğan'ın gelinen bilgi ve belgelerin doğruluğunu sorgulamadan açıklamalarda bulunduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "Olay 2004'te. Parti içinde bir tartışma, genel başkanlık yarışı, şikayetler, kavgalar var. Bunlar olur. Çok şükür şimdi yok. Bitirdik onu. Kavga dönemi bitti. Huzur var artık" dedi.
İçişleri Bakanlığı'na 9 Ağustos 2004 yılında başvuru yapıldığını ve mülkiye müfettişlerinin olayı araştırdığını anlatan Kılıçdaroğlu, Bakanlık raporunda "imar yasasına aykırı uygulamalar var. 27 yapıdan beşi hakkındaki iddialar yerinde bulunmamıştır. 22'sinin ise soruşturmasının gerektiği" sonucuna varıldığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, bunun üzerine Danıştay'a başvurulduğunu, Danıştay 1. Dairesinin incelemesi sonucunda ise "22 dosyadan 21 hakkında soruşturmaya gerek yoktur" kararına varıldığını dile getirdi. Bir dosyanın mahkemeye intikal ettirildiğini, Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesi'nin de dosya hakkında beraat kararı verdiğini, böylece 27 dosyanın tümünün aklandığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın gözünün "CHP'yi nasıl yolsuzlukla suçlarım" düşüncesiyle karardığını bu nedenle iddiaları soruşturmadan kamuoyuna sunduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Çünkü sen helale değil, harama ortak olan adamsın. Helali bırakmış, harama ortak bizden hesap soracakmış. Kimsin sen? Al dosyaları kardeşim, çık karşıma, senin istediğin televizyon kanalında, senin istediğin gazetecilerle bana soru sor, ben mahçup olayım. (Gelmem, gelemem) diyor. Niye gelemiyorsun Recep Bey? Neden korkuyorsun? Alnın temizse, verilmeyecek hesabın yoksa neden korkuyorsun? Sen baş çalansın da onun için korkuyorsun."
CHP'nin eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal hakkında da İsviçre bankalarında hesabı olduğu iddialarının ortaya atıldığını, Baykal'ın ise ilgili yerlere başvurarak, böyle bir hesabın varlığının söz konusu olmadığını ispatladığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Çıktı toplumun karşısına, açık alınla, 'benim İsviçre bankalarında 5 kuruş hesabım yoktur' dedi. Belgesini aldı" dedi.
Başbakan Erdoğan hakkında da İsviçre bankalarında hesapları olduğu iddialarının olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın bu iddiayı ortaya atanlar hakkında dava açacağını söylediğini, ancak açmadığını ifade etti. Erdoğan'ın neden dava açmadığını ya da Baykal'ın izlediği yolu izlemediğini soran Kılıçdaroğlu, "(Ben temizim) diyor. Geç bunları geç, senin ne kadar temiz olduğunu biz çok iyi biliriz, ben çok iyi bilirim. Sen yürütmenin başısın zaten" diye konuştu.
-"Ben kapı gibi belge gösteriyorum ve kendi imzası var"-
Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nün altında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası olan ve TBMM'ye gönderilmek üzere hazırlanan bir belgesini gösteren Kılıçdaroğlu, belgede Erdoğan'ın zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçları nedeniyle dokunulmazlığının kaldırılmasına talebinin yer aldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "O bir fotoğraf gösterirken bile sahtekarlık yaptı, ben kapı gibi belge gösteriyorum ve kendi imzası var. Şimdi utanır mı? Utanması için ne lazım? Ar damarı lazım değil mi? O da yok. Kendi sahtekarlıklarını parlamentoya bildiren bir başbakan var. Bunu herkesin görmesini isterim" dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Kasım 2013 tarihinde bir törende çekilmiş Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile eski Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, işadamı Ali Ağaoğlu ve 17 Aralık'ta tutuklanan Reza Zarrab'ın aynı karede yer aldığı bir fotoğrafı göstererek, şunları söyledi:
"Bu tablo devlet protokolü. Sayın Başbakan şunu söyleyebilir, (O tarihte 17 Aralık operasyonu yapılmadı. Dolayısıyla ben bunların ne olup olmadığını bilme şansın yok) diyebilir. Ama o da doğru değil, diyemez. Neden? 18 Nisan 2013, bu olaydan çok önce, MİT Başbakan'ın önüne üç sayfalık bir rapor koyuyor. Raporun sonuç bölümünü okuyorum; (Reza Zarrab'ın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde söz konusu hususların hükümet aleyhine kullanılabileceği değerlendirilmiştir). Başbakan söylüyor bunu.
Yani (benim haberim yoktu) diyemez. Ben onun için buna baş çalan diyorum zaten. Boşuna söylemiyorum. Senin haberin olmadan bu tablo oluşamaz."
YORUMLAR