Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin ardından diğer bölge ülkelerinin Avrupa’ya göndereceği doğalgaz geçişi için Türkiye’nin stratejik öneminin arttığı belirtildi.
Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) ABD-Türkiye Forumu etkinlikleri kapsamında Washington’un saygın düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü'nde düzenlenen "Türkiye’nin Enerji Güvenliği Hesabı: Arzular ve Gerçekler" adlı panelde, enerji politikaları ve bunları etkileyen jeopolitik gelişmeler tartışıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye’nin enerji tüketiminin Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ortalamasının altında kalmasına karşın "ekonomik gelişme, nüfus artışı ve şehirleşme" gibi nedenlerden ötürü en hızlı büyüyen enerji piyasalarından biri olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin aynı zamanda OECD içindeki en büyük doğalgaz piyasalarından biri konumunda bulunduğunu ifade eden Yılmaz, Türkiye'nin 2030 yılında Avrupa’nın en önemli üçüncü piyasası olacağını öngördüklerini belirtti.
Yılmaz, önemli büyüme hedefleri olan ancak çok sınırlı hidrokarbon rezervlerine sahip ülke için enerji güvenliğinin yaşamsal önemde bulunduğunu anlatarak, Türkiye’nin, dünya petrolünün yüzde 68’ine doğalgazının ise yüzde 75’ine sahip bölgede bulunmasının arz istikrarı ve kaynak çeşitlendirmesi açısından fırsat teşkil ettiğini söyledi.
-Türkiye’nin doğalgaz geçişi için stratejik önemi-
Panelin konuk konuşmacısı Boğaziçi Üniversitesi eski öğretim üyelerinden araştırmacı Gareth Winrow da enerji politikalarında, iç ve dış politika önceliklerinden farklı düşünmenin mümkün olmadığını belirterek, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin ardından Türkiye’nin diğer bölge ülkelerinin Avrupa’ya göndereceği doğalgaz geçişi için stratejik öneminin arttığını söyledi.
Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 75’ini ithal ettiğini hatırlatan Winrow, ülkenin hem büyüyen ekonomisinin artan ihtiyacını karşılamak hem de transit geçiş merkezi olmak için boru hatlarıyla ilgilendiğinin altını çizdi.
Winrow, nükleer enerjinin devreye girmesinin geciktiğini, kömürün ise büyük ölçüde yüksek sülfürlü ve kötü kaliteli linyitten oluştuğunu anlatarak, doğalgazın daha uzun bir süre Türkiye’nin enerji tercihinde üst sıralarda yer alacağını dile getirdi. Türkiye’nin, gaz ithalatının yüzde 60’ının Rusya’dan yapıldığının altını çizen Winrow, Türkiye'nin, bu bağımlılık yüzünden Ukrayna konusunda Rusya ile ters düşmek istemediğini savundu.
Türkiye’nin gelecekteki gaz politikasında arz çeşitlendirmesinin önemli yer tutacağını ifade eden Winrow, bu çerçevede Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimle Kasım 2013’te 20 milyar metreküp gaz alımını içeren anlaşmanın önemini vurguladı.
Öte yandan, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki Leviathan gaz sahasının da Türkiye için değerlendirilebilecek bir alternatif oluşturduğunu dile getiren Winrow, Israil’le yaşanan politik sorunlardan dolayı gaz taşıma projesinin kısa sürede sonuç vermesinin beklenemeyeceğini kaydetti.
Winrow, bölgesinde gaz taşıma merkezi olmayı amaçlayan Türkiye’nin öncelikle boru hattı ve gaz depolama tesisi gibi altyapı projelerine eğilmesi gerektiğini vurgularken, ayrıca sübvansiyonların gözden geçirilmesinin, sağlam bir hukuk sisteminin kurulmasının, gaz piyasası için bir ödemeler sistemi geliştirilmesinin ve BOTAŞ’ın reforma tabi tutulmasının yapılması gereken işler olduğunu sözlerine ekledi.
YORUMLAR