Mehmet Altan, kendisine ait ait telefonların, MİT İstanbul Bölge Başkanlığınca düzenlenen ve MİT Müsteşarlığı adına onaylanan yazılar ile başka şahıslara aitmiş gibi gösterilmek suretiyle İstanbul'da bulunan ağır ceza mahkemelerinden alınan teknik takip kararlarına istinaden dinlenmesi nedeniyle, MİT mensupları hakkında, "resmi evrakta sahtecilik", "haberleşme ve özel yaşamın gizliliğini ihlal" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından soruşturma izni verilmesi isteminin reddine ilişkin 7 Mayıs 2013 tarihli işlemin iptali istemiyle dava açtı.
Davaya bakan Ankara 12. İdare Mahkemesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın soruşturma izni vermemesine ilişkin işlemini oy birliğiyle iptal etti.
Mahkemenin kararında, kanun koyucu tarafından 2005 tarihinde getirilen düzenlemeyle MİT mensuplarının iletişimin takibi, kayda alınması sırasında kanun tarafından ortaya konan usule uymaması halinin soruşturulmasının da Başbakanın iznine tabi konular içine dahil edildiği hatırlatıldı.
Başbakan tarafından bu yetki kullanılırken hakkında soruşturma izni istenilen kişilerle ilgili iddiaların ciddi ve somut delillere dayanması halinde soruşturma izni vermesinin görevinin gereği olduğu vurgulanan kararda, isnat ve iddialarda ceza hukuku bakımından suç teşkil edecek bilgi ve belge bulunmaması halinde soruşturmaya izin vermeyeceğinin de açık olduğu aktarıldı.
Kararda, Başbakan'a kanun koyucu tarafından verilen bu yetkinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının denetiminin de Anayasa tarafından idari yargıya verilmiş bir yetki ve görev olduğuna işaret edildi.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Taraf gazetesi yazarı davacı tarafından yapılan, "15 Şubat 2012'de kendisine ait telefonların MİT İstanbul Bölge Başkanlığı'nın tanzim ettiği sahte belgelerle sahte isimlerle başkasına aitmiş gibi gösterilerek ağır ceza mahkemelerinden dinleme kararlarına istinaden hukuka aykırı dinlenildiğine" dair suç duyurusu üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Başbakanlıktan soruşturma izni istenildiği hatırlatıldı. İzin talebine ilişkin hususlarda MİT Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılan inceleme sonucunda tanzim edilen 10 Ocak 2013 tarihli raporda, "soruşturma izni verilmemesinin uygun olacağı" yönünde getirilen teklif doğrultusunda Başbakanlıkça dava konusu işlemle soruşturma izni verilmediği belirtildi.
Kararda, "Dinleme kararları alınırken davacının gerçek ismi yerine Pastör', 'Quaranddin FATIMİ' isimlerinin verildiği, davacının gerçek isminin talep başvurularında yer almadığı, dinleme kararı veren hakimlerin de bu isimler ve gerekçeler çerçevesinde dinleme kararlarını verdiği anlaşılmaktadır" denildi.
-"Kimliği açıkca ortaya konmalı"
İletişim tespiti, sinyal bilgisi değerlendirme ve kayda alınabilme için yetkili hakimden karar alınmasının gereklilik olduğuna değinilen kararda, şu tespitler yapıldı:
"Dinleme kararı talep edildikten sonra, devletin bölünmez bütünlüğüne, demokratik hukuk devletine yönelik ciddi bir tehlikenin varlığı, devlet güvenliğinin sağlanması, casusluk faaliyetlerinin ortaya çıkarılması, devlet sırrının ifşasının tespiti ve terörist faaliyetlerin önlenmesi için gerekli olup olmadığı yetkili hakim tarafından değerlendirileceği, bu değerlendirme yapılırken de hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliğinin, iletişim aracının türünün, kullanılan telefon numaralarının ortaya konulacağı, hakim kararında da kişinin kimliği, telefon numaraları, tedbirin türü, kapsamı ve süresi ile tedbire başvurulmasını gerektiren nedenlerin yer alacağı, mevzuatta öngörülen değerlendirmenin hakim tarafından sağlıklı yapılabilmesi için bu değerlendirmeyi mümkün kılan donelerin hakime sunulmasının gerektiği açıktır. Dinleme yapılacak kişinin kimliğinin ve dinlemenin amacının açıkça ortaya konulmamasının, kanunda hakime verilen değerlendirme yetkisini ortadan kaldıracağından, Kanunun amir hükmü uyarınca dinleme kararı talep edilirken dinlenecek kişi, dinleme amacı vesaire gibi konularda dinleme talep eden görevlilerin elindeki tüm bilgilerin hakime verilmesi gerekmektedir."
-"Yönetmelik kanuna aykırı olamaz"
Kanunları uygulamak için yürürlüğe konulan yönetmelik hükümlerinin üst hukuk normlarına aykırı olamayacağı vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi:
"Kaldı ki gizli faaliyet usul, prensip ve tekniklerin MİT faaliyetleri sırasında kullanılabilecek olmasının, hakim kararı için gerekli bilgilerin hakime verilmemesine dayanak oluşturamayacağı, gizli faaliyet usul ve teknikleri MİT tarafından istihbari faaliyetlerde kullanılabilirse de bu yetkinin Anayasa ile 'Türk milleti adına' yargılama faaliyetinde bulunma yetki ve görevi verilen ve kuvvetler ayrılığı ilkesi uyarınca devleti oluşturan üç erkten birini teşkil eden yargıya ve yargıca karşı kullanılmasının hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu, aksi bir düşüncenin, MİT tarafından yargıçların manipüle edilerek her türlü dinlemenin yapılabilmesi ve soruşturma izni verilmemesi suretiyle de hukuksuzluğa yargı bağışıklığı sağlanarak dokunulmazlık zırhına büründürülmesi anlamına gelir ki bu durumun Anayasamızda yer alan temel ilkelerden hukuk devleti, demokrasi, temel hak ve hürriyetlerin yargı eliyle etkin korunması ilkelerine aykırılık oluşturacağı tartışmasızdır.
Bu durumda, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, ilgili yasa hükümleri uyarınca, iletişimin kayıt ve tespiti için tüm bilgilerin ilgili hakime verilmesi gerekirken kod adlar kullanılması suretiyle hakim tarafından bu konuda yapılacak değerlendirmenin ortadan kaldırıldığı, telefon dinlemenin, haberleşme özgürlüğünü ve özel yaşamın gizliliğinin ihlal ettiği göz önüne alındığında, davacıya ait telefonların, Milli İstihbarat Teşkilatı İstanbul Bölge Başkanlığınca düzenlenen ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı adına onaylanan yazılar ile başka şahıslara aitmiş gibi gösterilmek suretiyle İstanbul'da bulunan ağır ceza mahkemelerinden alınan teknik takip kararlarına istinaden dinlenmesi nedeniyle, bu olayla ilgili 'resmi evrakta sahtecilik', 'haberleşme ve özel yaşamın gizliliğini ihlal' ve 'görevi kötüye kullanma' suçlarından dolayı Milli İstihbarat Teşkilatı mensupları hakkında soruşturma izni verilmesi gerekirken, ilgililer hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin dava konusu Başbakanlık işleminde yukarıda yer verilen Yasa hükümlerine ve hukuka uyarlık görülmemiştir."
Davalı Başbakanlığın kararı temyiz hakkı bulunuyor. Temyiz istemini Danıştay görüşecek.
YORUMLAR