TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Meclis soruşturması bir yasama faaliyeti değil, Anayasa'nın 100 maddesinin verdiği yetkiye dayanarak Meclis'in yürüttüğü bir adli faaliyettir. Değerlendirmeleri siyaseten yapabiliriz ama işlem yapmak noktasında olanlar hukuken işlem yapacak. Ben siyasi değerlendirme yapamam, bana gelen bir talep söz konusu olduğunda, ister sayın milletvekillerinden ister kurumlardan, biz bunu hukuken değerlendirmek ve kararımızı hukuka göre vermek mecburiyetindeyiz" dedi.
Çiçek, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında TBMM Genel Kurulu'nun dün yapılan olağanüstü toplantısını hatırlatarak, siyaset gündeminin ana maddesinin 17 Aralıkta'tan bu yana yaşanan gelişmeler olduğunu kaydetti.
Siyasi partilerin temsilcilerinin 17 Aralık sonrası ortaya çıkan durumla ilgili siyasi değerlendirmeler ve tartışmalar yaptıklarını belirten Çiçek, "Elbette bu onların hakkıdır. Bunda yadırganacak bir husus yoktur" dedi.
TBMM'nin de siyasetin merkezindeki kurumlardan biri olarak Türkiye'nin gündemini usulünce konuşacağını, tartışacağını, müzakeresini yaparak karara bağlayacağını kaydeden Çiçek, "Bu tartışmalarla ilgili benim söyleyeceğim herhangi bir husus olmaz. Her fikre, görüşe, düşünceye saygı duymak zorundayız, katılsak da katılmasak da" değerlendirmesinde bulundu.
Tartışmaların hukuki ve siyasi olmak üzere iki boyutu bulunduğuna işaret eden Çiçek, Türkiye'de her konunun siyaseten hatta yalnızca siyaseten tartışıldığını bu tespitini daha önce de çok defalar ifade ettiğini hatırlattı. Çiçek, şöyle devam etti:
"Benim üzerinde durmak istediğim konu işin siyasi boyutu değil. Anlaşılıyor ki bu bir süre daha devam edecek. Dün bu tartışmalara konu olan dört eski sayın bakan kendilerinin de aklanmak istediklerini, Meclis soruşturması açılmasını istediklerini içeren dilekçeyi Meclis Başkanlığı'na verdiler. Ayrıca yine dün akşam saatlerinde bu konuyla ilgili biri AK Parti tarafından, dördü de her bir eski bakan ile ilgili ayrı ayrı olmak üzere 5 tane de şu an Meclis Başkanlığı'na verilmiş Meclis soruşturma önergesi var."
Meclis soruşturması konusunun hukuk boyutunun kamuoyu tarafından bilinmesinde yarar olduğuna dikkati çeken Çiçek, tartışmaların sağlıklı bir zemine oturması, doğru bir kanaat oluşması için bunun gerekli olduğunu vurguladı.
"1983'ten bu güne kadar son verilen 5 önerge hariç, onu da sayarsak 110 oluyor, dün itibariyle TBMM Başkanlığı'na 17 dönemden 24. döneme kadar, 24 dönemde dün verilenler hariç 105 Meclis soruşturma önergesi verilmiştir" diyen Meclis soruşturma önergesinin sıklıkla başvurulan bir yol olmadığını söyleyen Çiçek, 105 soruşturma önergesinin 97'sini milletvekillerinin kendilerinin verdiğini, bu önergeler için savcılıktan ya da başbakanlıktan gelen bir talep olmadığını aktardı. Söz konusu 97 önergede milletvekillerinin, bakanlar ve başbakanlar ile ilgili olduğunu düşündükleri tespitlerinin, Meclis soruşturması yöntemiyle aydınlığa kavuşturması amacıyla talebinde bulunduklarını aktaran Çiçek, şunları söyledi:
"Mesela bir kaç sene evvel Türkiye'de yaşanan kuraklık ve bunun yansımaları sebebiyle de Ankara'da bir su sıkıntısı çekildi. Kızılırmak suyunun Ankara'ya kazandırılması faaliyetlerinin olduğu dönemde. Bununla ilgili herhangi bir savcılık soruşturması yok, teftiş raporu yok. Ama halktan bir şikayet olduğu gerekli tedbirler niye zamanında alınmadığı düşüncesiyle o zaman milletvekili arkadaşlarımız 55 imza ile diyor ki 'bu işte Sayın Başbakan'ın ihmali var, Ceza Kanunu 257 ve Anayasa'nın 100. maddesine göre Meclis soruşturması açılmasını istiyoruz' diyor. Soruşturmanın metni de 8 cümleden ibaret."
-"44 yazıdan 8'i Meclis soruşturmasına dönüşüyor"
Geçmişte talep edilen bazı soruşturma önergelerinin konularından da örnekler veren Çiçek, "Demek ki Meclis platformunda bugüne kadar 105 soruşturma önergesinin 97'si bizatihi milletvekillerinin edindiği bilgilere dayanarak bir kısım iddiaları soruşturmak istiyor. Meclis Başkanlığı'na 4'ü Danıştay'dan birisi Sayıştay'dan 39'u da Teftiş Kurulu'ndan olmak üzere 44 tane yazı geliyor. O yazılardan 8'i Meclis soruşturmasına dönüşüyor. Genel Kurul'un bilgisine sunuluyor, bu 44'den 8'i de hakkında Meclis soruşturması açılmış oluyor. Bu 105 Meclis soruşturmasının 97'si milletvekillerinin inisiyatifi ile 8'i ise kurumlardan gelen yazı üzerine gerçekleşmiş oluyor" diye konuştu.
Siyasi tartışmalar nedeniyle Meclis soruşturmasının siyasi bir yöntem olduğu gibi bir algılama bulunduğunu belirten Çiçek, şunları söyledi:
"Meclis soruşturmasının bir hukuki işlem olduğu herkesin ittifak ettiği bir husustur. Bu bir siyasi denetim aracı değil, adli denetim aracıdır. Bu cümleler bu konuda yazılmış kitaplardan ve görüşlerden. Çünkü Meclis soruşturması açılmasıyla birlikte ceza muhakemesinin soruşturma evresine başlanmış olunmaktadır. Dolayısıyla Meclis soruşturması bir yasama faaliyeti değil, Anayasa'nın 100 maddesinin verdiği yetkiye dayanarak Meclis'in yürüttüğü bir adli faaliyettir. Bunun altını kalınca çiziyorum, çünkü değerlendirmeleri siyaseten yapabiliriz ama işlem yapmak noktasında olanlar hukuken işlem yapacak. Ben siyasi değerlendirme yapamam, bana gelen bir talep söz konusu olduğunda, ister sayın milletvekillerinden ister kurumlardan, biz bunu hukuken değerlendirmek ve kararımızı hukuka göre vermek mecburiyetindeyiz. Birilerimizin hoşuna gider ya da gitmez, birilerimizin siyasi görüşünü destekler ya da karşı olur, neticede karşı olan ben değil, karşı olan da destek veren de hukukun kendisidir."
Çiçek, meclis soruşturmasının bir ceza muhakemesi hukuku faaliyeti olduğunu, kendilerine gelen talepleri ceza muhakemesi hukuku kurallarına göre değerlendirmek gibi bir sorumlulukları ve mecburiyetleri bulunduğunu ifade etti.
Burada yadırganacak bir husus bulunmadığını, çünkü hukukun önemli bir kısmını TBMM'nin oluşturduğunu belirten Çiçek, çıkardığı yasalarla Türkiye'de uyulacak kuralları TBMM'nin kendisinin karara bağladığını ve ilgili makamların da bunu uygulamaya çalıştığını söyledi.
Çiçek, bu tartışmalarda gözardı edilen hususların başında hukuk kısmının geldiğini vurgulayarak, "Genel bir söylem olarak konuşuyoruz ama öze indirgediğimizde gözardı ettiğimiz hususlardan birisi bu" dedi.
Kendilerine bir talep geldiğinde evvela yürürlükteki mevzuata, Meclis İçtüzüğü'ne, ceza muhakemesi hukukuyla ilgili kısmına ve kendi uygulamalarına baktıklarını anlatan Çiçek, "Daha önce söyledim, 105 tane Meclis soruşturması önergesi verilmiş. Bunlardan kabul edilenler var, edilmeyenler var. Önümüzde önemli bir emsal teşkil eden de bu kadar dosya var" diye konuştu.
Böyle bir konuyu İçtüzük, ceza muhakemesi hukuku ve kendi uygulamaları açısından bir değerlendirmeye tabi tuttuklarını, ortada bir tereddüt olması halinde ilk defa karşılaştıkları bir durum ise hukukçulara da sorduklarını ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:
"Nitekim TBMM'nin önüne bu yolla ilk defa bir konu geliyor. Daha evvelkileri söyledim. 97 tanesi sayın milletvekillerinin kendi takdiri, kendi inisiyatifi; 8 tanesi Başbakanlık ya da Sayıştay veya Danıştay'dan gelmiş. Cumhuriyet savcılıklarından ilk defa bir Meclis soruşturmasına kaynak teşkil edebilecek bir yazı geliyor. Şimdi yazılanlardan, tartışmalardan bakıyorum bir konu daha karışıyor. Bu gelen yazı 4 eski bakanın dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili değildir, Meclis'te binin üzerinden şu an 'dokunulmazlıkları kaldırılsın' diye gelen fezlekeler var. Onunla bu karıştırılıyor. Bu farklı o farklı. Orada soruşturma yetkisi Cumhuriyet savcısındadır. Cumhuriyet savcısı soruşturmayı yürütürken 'bazı milletvekillerin de bu işle ilgisi olduğundan bahisle dokunulmazlığını kaldırın ben soruşturmaya kaldığım yerden devam edeceğim' diyor. Meclis ya kaldırır ya dönem sonuna bırakır."
-"Dokunulmazlığın kaldırılması değil"
Bu gelen yazıların 4 eski bakanla ilgili dokunulmazlığın kaldırılması olmadığına dikkati çeken Çiçek, şunları söyledi:
"Bu alanla ilgili soruşturmayı ben yapamam. Bu doğrudan doğruya Anayasa'nın 100. maddesine göre TBMM yetkisindedir. Bunu sizin bilginize sunuyorum. Sayın milletvekilleri neyi, nasıl takdir edecekse kendileri karar versin talebidir. Bunun altını çizelim. Çünkü karışıyor. Deniliyor ki; 'binden fazla zaten fezleke var, bunlarda ilave olur ve kalır bir başka bahara, zamana.' Onunla kesinlikle alakası yok. Gelen yazının özü, 4 eski sayın bakanla ilgili olarak Meclis soruşturmasının açılıp açılmaması yolunu açacak bir bilgilendirme çabasıdır, bir bilgilendirme yazısıdır. 'Bu ilk defa geliyor' dedik. Daha evvelkiler, gelen yazılar açık ve aleni yazılardır. Sayıştay, Danıştay veya Başbakanlık'tan geliyor. Bunu hepiniz görebilirsiniz, hepiniz inceleyebilirsiniz. Ama bu gelen yazının, talebin bir özelliği var. Burada da bir hukuk tartışması yapılabilir. Ama bu tartışmayı benim bugün burada açmam doğru olmaz diye düşünüyorum. Çünkü suçu şuraya attı, buraya attı tarzında...Yeteri kadar ortalık karışık bir de bir kapı aralamayayım. Yazı bize geldi ama bir özellik var. Halen bu TBMM'ye bilgi sunulan 4 eski bakanla beraber üçüncü kişilerle ilgili, birlikte bu fiili işledikleri iddiasıyla ilgili olarak İstanbul'da yürütülmekte olan bir hazırlık soruşturması var. Hazırlık soruşturması gizli. Eğer savcılık bu hazırlık soruşturmasını bitirip, üçüncü kişilerle ilgili iddianameyi tanzim edip ilgili mahkemece de kabul edildiği andan itibaren tüm işlemler zaten açık hale geliyor. Gizlilik ortadan kalkıyor. Peki neden gizlilik? Bunu da kamuoyunun bilmesinde fayda var. Niye hassasiyet gösteriyoruz. Biz dışarıdaki siyasi polemiklerin yanında veya karşısında yer almak gibi işin kolay yanı varken bu kadar zor bir yolu tercih ediyoruz. Daha doğrusu hukuk yolunu tercih ediyoruz. Doğrusunu isterseniz bu ülkede gerginliklerin azaltılması, siyasi tansiyonun düşmesi, hepimizi rahatsız eden bugünkü siyasi ortamın bir şekilde sonlanması isteniyorsa herkes ne söylüyorsa, ne yapıyorsa, ne karar veriyorsa hukuk içinde kalarak ve hukuku esas alarak karar vermek durumundadır. Ama geldiğimiz noktada Türkiye'de yaşanan bir çarpıklığı ifade etmek istiyorum. Kuralı koyan da kurala uymuyor: Kuralı uygulayacak olan da kurala uymazsa o zaman karşımıza böyle bir tablo çıkıyor. Bu kuralı biz koyduk. Üstelik de bu evrensel kuraldır."
Hazırlık soruşturması devam ederken gizliliğin esas olduğunu yineleyen Çiçek, "Bu kanundan doğan bir gizliliktir. Meclis Başkanı'nın, savcının tasarrufuyla da ortadan kaldırılamaz" dedi.
"Biri kanundan doğan diğeri de idari tasarruflarla oluşan" olmak üzere iki türlü gizlilik bulunduğunu vurgulayan Çiçek, "İdari makam bugün 'gizli' der, yarın aldığı bir kararla onu kaldırır. Hukuk kuralıysa, bu kanundan doğuyorsa bu sizin arzunuza, istediğinize, demokratlığınıza ve otoriterliğinize bağlı değildir. Bunu en iyi bilecek olanlar sizlersiniz" şeklinde konuştu.
YORUMLAR