CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İMC televizyonunda yayımlanan Banu Güven'in sunduğu "İMC Özel" programına katıldı.
Kılıçdaroğlu, programda, Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde, BDP'nin düzenlediği miting sonrası çıkan olaylarda başına cisim isabet ettiği belirtilen 10 yaşındaki Mehmet Ezer'e geçmiş olsun dileğinde bulundu.
HDP ile ittifak kurmayı doğru bulmadıkları yönündeki ifadelerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:
"HDP'li arkadaşlar geldiler. Oturduk konuştuk. İşbirliği yapalım dediler. Siyasi Partiler Yasası, siyasal partilerin seçimlerde işbirliği yapmasını zaten uygun görmüyor. Yasak zaten. Biz hukuksal zeminde siyaset yapıyoruz. Yasaları dolanmanın bir alemi yok. Bunu kendilerine de söyledim. Bu bir özel görüşmeydi ama daha sonra bunu kamuoyuna açıkladılar, 'Biz gittik konuştuk. Kılıçdaroğlu bunu söyledi' diye. Sonuçta yasal bir partiyiz, elbette görüşürüz. Niye görüştünüz ya da görüşmediniz diye bir sorun yok. Otururuz görüşürüz ama bir işbirliğinin mevcut yasal çerçevede mümkün olmadığı açık. Şunu söylemek isterim: Bu kadar yolsuzluk var, Allah aşkına, HDP yolsuzluklarla ilgili bir şey söyledi mi? Kadir Topbaş burada. Kadir Topbaş hakkında en ufak bir şey söylendi mi? Fakat bizimle ilgili bir sürü eleştiri yapılıyor. Neden? Biz iktidar değiliz ki bizi eleştiriyorsunuz. Ben bunu kabul etmiyorum, doğru da bulmuyorum."
Eleştiriye açık olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Ancak biz iktidarda değiliz, muhalefet partisiyiz. Muhalefet partileri birbirini eleştirince bu kimin yararınadır? İktidarın yararınadır. HDP'nin iktidarla işbirliğiyle inanıyoruz. Kadir Topbaş ile işbirliği yaptığına inanıyoruz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de yolsuzluklar olduğunu, ancak bu konuya HDP'nin vurgu yapmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Bir başbakanın oğlunun evinde dağıtıldıktan sonra 30 milyon avro kalıyor. Bizi izleyen yurttaşlarıma seslenmek istiyorum: Bu 30 milyon avro dolayısıyla ben eleştiriyorum, iktidarı eleştiriyorum ama bir başka parti de bizi eleştiriyor. Olmaz. Doğru değil. Bizi şöyle eleştirebilirler: 'Biz gittik, seçimde işbirliği yapalım dedik kabul etmediler. Biz CHP'nin bu tavrını doğru bulmuyoruz, eleştiriyoruz' derlerse başımın üstüne. Hiçbir şey söylemem. Derim ki doğru bir eleştiri. Geldiler, oturduk konuştuk ama biz işbirliği yapmayı doğru görmedik. Siyasi Partiler Yasası da zaten buna izin vermiyor" diye konuştu.
Bozkurt işareti
Partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Mansur Yavaş ile Ankara'da otobüsle gezerken bir kişinin "Ben MHP'liyim ama size oy vereceğim" dediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Ben de aynı sempatiyle ona yanıt verdim" dedi.
Türkiye'de yolsuzlukların büyük boyutlara ulaştığını, ülkede huzurun ve özgürlüklerin olmasını isteyenlerin ortak mücadele etmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz. Tüzüğümüz belli, programımız, ilkelerimiz belli. Biz yeni bir strateji izliyoruz. Onu da açık yüreklilikle ifade edeyim. Bu stratejinin temel özelliği şu: Cumhuriyetten yana olanlar, demokrasiden yana olanlar, özgürlükten yana olanlar bir yerde toplanmak zorundadırlar. Çünkü, ülkemizde diğer demokrasilerde bildiğimiz gibi bir seçim süreci yaşanmıyor. Ülkemizi şu anda bir diktatör yönetiyor. Bunu bütün dünyanın bilmesi lazım."
Cemaat
Kılıçdaroğlu, Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin olarak, Türkiye'de her zaman mazlumdan yana olduklarını, kim mağdur olmuşsa onun mağduriyetinin giderilmesini istediklerini söyledi.
Cemaatler konusunda da görüşlerinin net olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:
"Biz inanç gruplarının bir araya gelmeleri ya da aynı inanca mensup insanların bir araya gelip ibadetlerini yapmalarına hiçbir zaman karşı çıkmadık. İnsanların adı tarikat mı olur, cemiyet mi olur, adı cemaat mi olur; sonuçta bu insanlar bir araya geliyorlar. Kendi ortak inançları var. İnançlarını inandıkları şekilde dile getiriyorlar veya yerine getiriyorlar. Biz onların inancına karışmayız. Onların inancına müdahale etmeyiz. Şunun altını özenle çizeyim. Biz belli bir inanca sahip insanların kamu hizmeti verirken o inancını öne çıkarıp insanları ötekileştirmesini doğru kabul etmeyiz. Her yurttaşa eşit davranılmasını isteriz."
"Cemaat olarak tarif edilen Fethullah Gülen'in çizgisinde hareket etmiş olan ve devlet içinde bu şekilde yapılanmış olan oluşuma dair aslında 17 Aralık sonrasında daha temkinli bir dil kullanır oldunuz" şeklindeki ifade üzerine ise Kılıçdaroğlu, "Siz ne istediniz de ben vermedim' dedi bu ülkeyi yöneten zat. 'Siz ne istediniz de ben vermedim?' 12 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. 17 Aralık'tan sonra neden bu insanları hedef alıyor? Ne oldu? Kendi yolsuzluğu ortaya çıktı diye..." dedi.
Kürt sorununun çözümü siyaset kurumunda
Kılıçdaroğlu, "Abdullah Öcalan'ın Nevruz mesajını nasıl buluyorsunuz? CHP bu Kürt sorunu konusunda ne yapacak?" şeklindeki soruya karşılık, yüzde 10 seçim barajı kaldırılmadığı sürece bu işin yürümeyeceğini belirterek, "Biz bunları yaptığımız zaman bizi eleştirdiler. Arkadaşlarıma talimat verdim, bütün bu önerilerimizle ilgili kanun tekliflerimizi hazırladık TBMM Başkanlığı'na verdik. Ben bu sorunun çözüm yerini Parlamento olarak söyledim. Sorun nerede çözülecek?" dedi.
Sorunun çözümünün siyasette olduğunu, siyaset kurumunun bu sorunu çözmesi gerektiğini, çözüm yerinin de Parlamento olması gerektiğini söylediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, bütün koşulları düşünerek bir öneri yaptıklarını dile getirdi.
"Berkin Elvan'ın cenaze günü yaptığınız açıklamada bir provokasyondan söz ediyordunuz. O günün sonunda Burak Can hayatını kaybetti. Sizin ciddi duyumdan kast ettiğiniz neydi?" sorusuna karşılık, 17 Aralık'tan sonra Başbakan Erdoğan'ın süratle düşüşe geçtiğini bildiklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Kamuoyunun gündemini değiştirmek için bir şeyler yapmak istediğini de biliyoruz. Bu konuda hazırlıkları olduğunu da biliyoruz. Burak Can'ın ölümünden sonra çok sayıda insan o cenaze törenine katıldı. Ben bir provokasyon olabileceğini biliyordum. Kamuoyunun dikkatini çektim. O akşam Burak Can dışarıya çıkıyor, annesinden izin alarak. Bulunduğu sokağın elektrikleri kesiliyor. Ateş ediliyor. Erdoğan, DHKPC'yi suçladı. DHKPC'nin üstlendiği söylendi. Kendisi bu ülkeyi yönettiğini zannediyor. Zannediyor diyorum çünkü kendisi yönetmiyor. Kendisinin ifadesine göre ülkeyi paralel devlet yönetiyor. Böyle bir provokasyondan onun haberinin olmaması da mümkün değil. Burak Can'ın katillerini bulmak zorundadır."
Kılıçdaroğlu, 12 Eylül döneminde benzeri olayları çok yaşadıklarını, benzer bir tablonun Türkiye'ye yaşatılmak istendiğini belirterek, bu nedenle vatandaşların provokasyonlara katılmamalarını istediğini kaydetti.
O keşif uçağını neden düşürüyorsun?
Aynı şeyi Suriye için de söylediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Süleyman Şah Türbesi'ni gerekçe göstererek, orduyu oraya sokmak istediklerini söyledim. Nitekim bir it dalaşı... Zorla savaşmak istiyor Türkiye. Savaş alkışlanacak bir olay değildir. Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir. Suriye bizim için tehdit mi? Hayır. Suriye'nin zaten işi başından aşkın. Suriye topraklarında neden o keşif uçağını düşürüyorsun? Gelen bilgilere göre keşif uçağı El-Kaide'nin konuşlandığı yeri saptamak istiyorlardı. O uçağı düşürerek El-Kaide'ye destek verdiler."
YORUMLAR