Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen ve iki gün süren İl Müftüleri İstişare Toplantısı, sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmeztoplantı sonunda hazırladıkları metnin kendileri için bir yol haritası olduğunu ve önem arz ettiğini belirterek, sonuç bildirgesini okudu.
Başta müftüler olmak üzere başkanlığın bütün mensuplarının, halka hizmet götürdüğünü, ihtiyaç duydukları hususlarda dini ve manevi rehberlik yaptığını, birlik ve beraberliğin güçlendirilmesi için çaba sarfettiğini bildiren Görmez, "Ancak Başkanlığımız, olabilecek hizmet kusurlarını yerinde ve zamanında tespit ederek gerekli tedbirleri alma konusunda bir öz eleştiri yapmanın gerekliliğine inanmaktadır" diye konuştu.
Görmez, Suriye başta olmak üzere Ruanda, Orta Afrika, Mynmar gibi dünyanın pek çok yerinde yaşanan Müslümanlara yönelik hak ihlallerinin her vicdan sahibini derinden sarstığını belirterek, Suriye'de yaşanan dramın Türkiye'de her hanede derinden hissedilecek bir boyuta ulaştığını vurguladı.
"Ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak, insani/dini sorumluluğumuzun, milli hasletlerimizin bir icabı olarak elimizdeki tüm imkanları seferber etmek ve hayatta kalma çabalarına kayıtsız kalmayarak onlara el uzatmak, hem ahlaki hem de vicdani sorumluluğumuzun bir gereğidir" diyen Görmez, başkanlığın, büyük çoğunluğu kamplar dışında yaşayan mazlum ve mağdur olan Suriyelilere maddi ve manevi desteğini düzenli şekilde sürdürdüğünü bildirdi.
Görmez, modern dünyanın sözde İslam korkusunu ve İslam düşmanlığını körükleyen küresel bir hastalık olan "İslamofobi"yi ürettiğini belirterek, "Maalesef kimi noktalarda buna malzeme üreten İslam coğrafyasındaki yüzeysel ve yetersiz dini algıların ve dini tezahürlerin payını da göz ardı etmemek gerekir. Her türlü olumsuzluğa rağmen Müslümanları ve insanoğlunu içine sürüklendiği bu girdaptan kurtaracak yegane reçete, İslam'ın evrensel rahmet mesajlarında mündemiçtir" değerlendirmesinde bulundu.
-Başkanlığa tüzel kişilik
Yeni gelişmeler ve küresel ölçekte artan sorumluluklar dikkate alındığında başkanlığın gelişim ve dönüşümünün zorunlu olduğunu anlatan Görmez, "Diyanet İşleri Başkanlığının dini ve ilmi özerkliğini teminat altına alacak ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kurum statüsüne kavuşturacak gerekli düzenlemeler daha fazla ertelenmemelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasal bir kamu kurumu niteliğini korumakla birlikte kamu tüzel kişiliğine sahip dini, ilmi ve idari bakımdan daha özerk bir yapıya dönüşmelidir" dedi.
Sonuç bildirgesini maddeler halinde sıralayan Görmez, özellikle din hizmetleri ve din eğitimi kapsamında olan vakıf değerlerinin diyanetle ilişkisinin yeniden kurulması gerektiğini belirtti. Görmez, şöyle konuştu:
"İslam içi tüm anlayış ve yorumlar, mezhepler üstü yaklaşımı kurumsallaşmış olan Diyanet İşleri Başkanlığının çatısı altında hizmet alabilme ve üretebilme imkanına sahiptir ve bu alanların genişletilmesi için her düzeyde çaba gösterilmelidir. Farklı taleplerde bulunan dini anlayış ve yaklaşımlara da hukuk çerçevesinde hizmet yapabilme imkanı sağlanmalıdır.
Kur'an-ı Kerim'in evrensel mesajları, Peygamber Efendimizin çağlar üstü örnekliği istikametinde hak, hakikat, adalet ve erdem yolunda hizmet etmesi gereken Müslümanların bugün mezhep, meşrep, cemaat ve hizip tarafgirliğine savrulması, grupların kendilerini hakikat yerine ikame ederek kardeşlik ahlakını ve kardeşlik hukukunu ihlal etmesi kabul edilemez.
Son günlerde tırmanma eğilimi gösteren ve aziz milletimizi kendi içinde farklı kamp ve kulvarlara savurma tehlikesi içeren gerilim zemini halkımız tarafından endişe ile izlenmektedir. Gerçekte sosyo-politik mülahazalarla varlığını sürdürmekle birlikte dini ve milli terminoloji ile kültürel referans ağlarımızın büyük bir hevesle kullanıldığı bir ortamda serdedilen beyan ve değerlendirmelerden din-i mübin-i İslam'ın yüksek şeref ve itibarına hiçbir halel gelmemesi için herkesin azami gayret sarfetmesi elzemdir."
"İslam'da ruhban sınıfı yoktur, imtiyazlı din adamı statüsü de hiç kimse için söz konusu değildir" diyen Görmez, herkesin insani, İslami ve ahlaki ödevlerini, yükümlülüklerini yerine getirmede eşit ve aynı derecede sorumlu olduğuna dikkati çekti.
Görmez, "Bu nedenle hiç kimse iradesini, aklını, kalbini ve vicdanını kendisi gibi beşer olan, beşeri zaafları bünyesinde barındıran ve ölümlü olup hesap verecek olan hiçbir faniye kayıtsız şartsız teslim edemez. Her Müslüman Kur'an, sünnet, akıl ve vicdanın rehberliğinde İslam medeniyetinin zengin bilgi mirası eşliğinde sorumluluğunu idrak etmelidir" değerlendirmesinde bulundu.
-Kamu malının dokunulmazlığı
Görmez, 2013 yılında Ramazan ayı temasının "Helal Kazanç, Helal Lokma" olarak belirlendiğini ve çeşitli vesilelerle bu temaya atıfta bulunulduğunu hatırlattı. Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kamu malının dokunulmazlığı ve manevi mesuliyeti, en az özel mülk kadar dinen ve manen hassas bir konudur. Bu itibarla kamudaki istismarların, usulsüzlük ve hak ihlallerinin hem pozitif hukukta hem de mahkeme-i kübrada karşılıksız kalmayacağı açıktır. Aynı şekilde sadece kamu güveninin istismar edilmesi değil hukuk mekanizmalarının istismarının da toplumsal güveni yaralayacağı unutulmamalıdır. Yargıya intikal eden her türlü iddianın er ya da geç kamu vicdanında da karşılığını bulacağı kesindir.
Allah'ın rahmet ve inayeti, aziz milletimizin sağduyusu, feraset ve basiretiyle, içinden geçtiğimiz zor ve meşakkatli süreçlerin geride kalacağına ve bu badirelerin aşılacağına olan inancımız tamdır. İslam'a hizmet gayesiyle kurulan bütün kuruluşların, hayırsever milletimizin bağışlarıyla inşa edilen bütün sivil yapıların kendini sorgulaması, bir öz eleştiri yaparak toplumsal güveni zedeleyecek ve istismar algısına kapı aralayacak her türlü tutum, tavır ve davranış, iş ve işlemden özenle kaçınması gerekmektedir."
-"Çocuk gelinler" konusu
Kamuoyuna "çocuk gelinler" vakası olarak yansıyan ve gerçekte çocuk istismarı olarak değerlendirilecek her türlü suistimalin, İslam açısından hiçbir meşruiyeti bulunmadığını dile getiren Görmez, çocukları istismar eden anlayışların dayandığı yanlış bilincin, kültürel yozlaşma, eksik ve çarpık dini yorumların mutlaka tashih edilmesi gerektiğini bildirdi.
Görmez, "Hiçbir Diyanet görevlisinin resmi nikah olmaksızın evlilik akdine ilişkin bir işlem yapamayacağı açıktır" dedi.
İl ve ilçe müftülükleri bünyesinde kurulan Aile İrşad ve Rehberlik Bürolarının sunduğu hizmetlerin etkinliğini ve verimliliğini artırma hususunda müftülüklerin, hizmet ve faaliyetleri planlayıp yürüteceklerini aktaran Görmez, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sosyal-kültürel içerikli din hizmetlerinin cami dışındaki din hizmetlerini de kapsadığı bilinciyle hareket edilmelidir. Başta cami dernekleri olmak üzere tüm sivil oluşumlar ile ilişkilerin geliştirilmesine ayrı bir önem verilmelidir.
Din, milletimizin kimliğini oluşturan ortak değerler manzumesidir. Yaklaşan seçimlerde kurumumuzun milletimiz nezdindeki saygınlığına ve siyaset üstü konumuna gölge düşürecek her türlü söylem, ima, tutum ve davranıştan özenle uzak durulması konusundaki geleneksel duruşumuzun muhafaza edilmesi ve bu konuda daha önce teşkilatımıza gönderilen genelge doğrultusunda hareket edilmesi gerekmektedir.
Bugün ülkemizde yaşanan gerilim ortamı, İslam dünyasını kuşatan şiddet ve çatışma zeminleri, küresel ölçekte insanlığın içinden geçmekte olduğu süreçler, biz Müslümanların topyekün insan yetiştirme mekanizmalarımızı, bilgi ve bilinç üreten yapılarımızı gözden geçirmemizi zorunlu kılmaktadır. Her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen ve vatandaşlarımızın büyük bir ilgi ve coşkuyla takip ettikleri Kutlu Doğum Haftasının bu yılki teması "Hz. Peygamber ve İnsan Yetiştirme Düzenimiz" olarak belirlenmiştir. Hz. Peygamberin risaleti etrafında şekillenen insan tasavvuru, bu hafta içerisinde bütün boyutlarıyla ele alınacaktır."
YORUMLAR