"OSMANLI ERDEMLİ SÜPER GÜÇTÜ"
Konya Aydınlar Ocağı'nda, Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Han'ı anlatan Dr. Mustafa Güçlü, 'Dünyada Osmanlı Devleti'nden daha erdemli süper bir güç ve devlet gelmedi. Ormanlı hanedanlığından başka adaletli, ahlaklı ve faziletli bir hanedanlık olmadı' dedi.
Konya Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbetleri’nde Osmanlı Devleti’nin 9. Padişahı Yavuz Sultan Selim’in hayatı ile şahsiyetini ve devlet adamlığı vasfını anlatan Dr. Mustafa Güçlü, “Dünyada Osmanlı Devleti’nden daha erdemli süper bir güç ve devlet gelmedi” dedi.
Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı olarak “Yavuz Sultan Selim Han” başlıklı tarih sohbetinde dinleyicileri, Osmanlı Devleti ve ülke sınırlarını, iktidarda kaldığı 8 sene 5 aylık sürede (1512-1518) 2,5 kat büyüten ve şia tehlikesine son vererek Kutsal Emanetleri Dersâadete getiren Yavuz Sultan Selim’in nasıl bir padişah ve cengâver bir Osmanlı sultanı olduğunu anlattı.
Sözlerine, coğrafyanın milletleri ve devletleri büyük güç olmaya sevkettiğini ve bu coğrafyaların da Maveraünnehir ile Mezopotamya kuşağının dünyaya hükmeden bir coğrafya olduğunu hatırlatarak başlayan Dr. Mustafa Güçlü, Irak (Bağdat) bölgesinin İran (Farsî) etkisi altında, Suriye (Şam) bölgesinin de Anadolu’nun tesirinde kaldığını belirterek bunun günümüzde de devam ettiğini kaydetti. Osmanlı Devleti’nin başında bulunan II. Beyazid döneminde, Anadolu’da Safevî etkisinin arttığını ve bunda iktidarda bulunan padişah II. Beyazid’in zaaflarından kaynaklandığını dile getiren Güçlü, Şah İsmail tarafından Tebriz’de Safevî (Kızılbaş) Devleti’nin kurulması ve pek çok savaşlarda galip gelerek sınırlarını genişletmesi üzerine 1511’de Osmanlı topraklarında Şahkulu isyanının çıktığını ve Osmalı ordularının bu isyanı bastırmak üzere dört sefere çıkmasına rağmen her seferde yenildiğini hatırlattı. İsyanın ancak beşinci seferde bastırılabildiğini kaydeden Güçlü, 1470 yılında Amasya'da doğan Selim’i, dedesi Fatih Sultan Mehmet tarafından yetiştirildiğini ve dedesinin sağlığında, Trabzon'a vali olarak atanarak babası II. Beyazid padişah olduktan sonra ordunun başında birçok sefere çıkarak büyük başarılara imza attığını söyledi. II. Beyazid pek etkili bir padişah olmadığı için babasını tahttan indirerek 24 Nisan 1512’de tahta çıkan Yavuz Sultan Selim’in, ilk hedefi Hint yollarını ele geçirmek ve bu yolları elinde tutan Şah İsmail'i devirmek olduğunu sözlerine ekleyen Güçlü, “Tahta oturur oturmaz İran seferi hazırlıklarına başlayan Yavuz Sultan Selim, Gebze üzerinden Eskişehir’e uğradıktan sonra Konya’ya geldi. Konya’da kaldığı sürede Şems ve Mevlâna’nın türbelerini ziyaret ederek dergâhın bahçesine bir çeşme yaptırdı. Şehre Dutlukır’dan su getirterek halkın su ihtiyacını giderdi ve bir kaç çeşme daha yaptırarak Kayseri yoluyla 100 bin kişilik bir orduyla Sivas’a geldi. Tedbir olarak 40 bin askeri Sivas’ta bırakarak Şah İsmail’in üzerine yürüyen Yavuz Sultan Selim, Çaldıran ovasında Şah İsmail’i yendi” dedi.
KUTSAL EMANETLER İSTANBUL’DA
Ardından 1516 yılında Mısır seferine çıkan Yavuz Sultan Selim Han’ın, 1517 yılında Abbasilerin elinden halifeliği ve kutsal emanetleri alarak İstanbul' getirdiğini kaydeden Güçlü, şunları anlattı: “Bunun sonucunda Osmanlı dine bağlayıcılık adına büyük bir güç kazanmış oldu. İlk halife olarak Türk tarihine adını yazdırdı. Kısa zamanda büyük başarılara imza atan heybetli ve kudretli bir padişah olan Selim, sert mizacı, yiğit kişiliği sayesinde “Yavuz” ismini aldı. İslam’a ve ilme çok önem verdi. Özellikle Arapça ve Farsça'yı ana dili gibi konuşup yazabiliyordu. Halifeliğinin üçüncü yılında, daha 49 yaşında iken batı seferi sırasında Şarbon hastalığına bağlı “aslan pençesi” isimli bir hastalığa yakalandı. 12 Eylül 1520’de Hasan Can’la birlikte Yasin-i Şerif okurken şahadet parmağını kaldırdığı esnada vefat etti. Tahta kaldığı 8 senede (1512-1520) imparatorluk sınırlarını 2,5 kat büyüten Yavuz’un resmi kayıtlardaki adı Selim Han’dır. Gazi Selim Han da denilmiştir. Oğlu Kanuni Sultan Süleyman’a muhteşem bir imparatorluk bırakmıştır. Bir kıyaslama yaparsak dünyada, Osmanlı Devletinden daha erdemli bir süper güç ve devlet gelmedi. Ormanlı hanedanlığından başka adaletli, ahlaklı ve faziletli bir hanedanlık olmadı.”