İhmal varsa tespit edilecek
AK Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Çelik, Soma'daki maden faciasıyla ilgili olarak, "Burada ihmal, kusur, eksiklik, aymazlık, kasıt söz konusuysa bunlar tespit edilecektir" dedi.
AK Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Soma'daki maden faciasıyla ilgili olarak, "Bütün adli ve idari inceleme, araştırma bittikten sonra kime ulaşırsa ulaşsın, kim suçlu, kim ihmalkar, bir kasıt, aymazlık içerisindeyse, büyük bir kusur sahibiyse yasaların, hukuk devletinin öngördüğü şekilde cezalandırılması, 284 şehidimizin de ailelerinin de milletimizin de gönlünün soğumasına yol açacaktır. Bu insani bir görevdir" dedi.
Çelik, AK Parti Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Soma'daki kömür madeni faciasında hayatını kaybeden işçilere Allah'tan rahmet, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diledi.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın son yaptığı açıklamada şu an için madende kalan işçi sayısını 18 olarak açıkladığını, onların da sağlıklı şekilde çıkartılmasını umut ettiklerini belirten Çelik, "İnşallah onlar da yuvalarına kavuşurlar, güzel bir habere çok ihtiyacımız var. Onların aileleri, geride bıraktıkları, yetimleri, dulları, anneleri, babaları milletimize bırakılmış aziz emanetlerdir. Devlet, millet olarak bu emanetlere sahip çıkmak, bundan sonraki hayatlarını insanca sürdürebilmek için her türlü rehabilitasyonu sağlamak, her türlü imkanı temin etmek, millet olarak devlet olarak boynumuzun borcudur, namus borcudur" diye konuştu.
Çelik, kazanın ardından bütün devlet imkanlarının seferber olduğunu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız'ın olay yerine gittiğini, sorumlu bütün kurum ve kuruluşların olay mahalline gittiklerini ifade ederek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve birçok milletvekilinin, vatandaşın acılarını paylaşmak ve meseleyi tetkik etmek için Soma'ya gittiklerini anlattı.
Park Madencilik tarafından özelleştirme kapsamında satın alınan madenin 2009 yılında Soma Holding tarafından işletilmeye başlandığını anımsatan Çelik, işletmeci holding yetkililerinin bugün yaptığı basın toplantısında açıklamalarda bulunduğunu ancak basın toplantısındaki düzensizlikten dolayı hoş olmayan görüntülerin, curcunanın ekranlara yansıdığını kaydetti.
Madenle ilgili olarak nihai sözün elbette söyleneceğini, konuyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın, Cumhurbaşkanı Gül'ün talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu ve bu konuda denetim, inceleme yapacak bütün kurumların idari ve adli yönden kazaya sebebiyet veren amirlerin araştırıldığına işaret eden Çelik, "Burada ihmal, kusur, eksiklik, aymazlık, kasıt söz konusuysa bunlar tespit edilecektir. Bunları tespit etmek ve ihmali, kusuru, aymazlığı veya kastı olan, bunu asla temenni etmek istemiyorum, kim varsa bunlarla ilgili gerekeni yapmak bizim yasal, kanuni borcumuzdur, siyasi, insani, ahlaki, vicdani, namus borcumuzdur. Millet olarak, devlet olarak bu borcun yerine getirilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
-"Vicdanı olan herkes bu hadise karşısında elim bir yara içerisindedir"
Soma'daki maden faciasının Türkiye tarihindeki belki en büyük maden kazalarından biri olduğunu, devletin 3 günlük yas ilan ettiğini aktaran Çelik, "Birazcık vicdan sahibi olan her insan büyük bir elem, ızdırap duymaktadır. Orada ölen insan sayısı, hayatını kaybeden, şehidimiz 284'dür ama yaralı insan sayısı vicdan sahibi kadardır. Vicdanı olan herkes bu hadise karşısında elim bir yara içerisindedir" diye konuştu.
Hüseyin Çelik, İşgüvenliği ve Sağlığı Yasası'nın 2012 yılında kabul edildiğini, yasanın Avrupa Birliği mevzuatına uygun olarak çıkarıldığını dile getirerek, "Suçlu aramak zamanı değil, önce bu yaraları saracağız, sonra oturup bunun hesabını soracağız. Vatandaşın, yetkililerin hesap sorma hakkı vardır ve yetkili, sorumlu olanların da hesap verme sorumluluğu vardır. Madenlerle ilgili bir yasal boşluğumuz var mıdır, iş güvenliği, sağlığıyla ilgili yasal boşluğumuz var mıdır? Hayır gereken yapılmıştır. Denetim problemimiz var mıdır? Hayır bu da yapılmıştır. 2009'dan beri 11 kere sıkı denetimden geçirilmiştir, hazırlanan raporlarda 2009'da mevzuata aykırı 3 durum tespit edilmiştir, bir süre içinde içinde de bu eksikliklerin giderildiği görülmüştür" değerlendirmesinde bulundu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2012 ile 2014 yılları arasında yaptığı denetimlere ilişkin rakamsal verileri anlatan Çelik, Türkiye'de denetim probleminden bahsetmenin doğru olmayacağını, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili eğitim programlarınının, bakanlığın meslek içi eğitim faaliyetlerinin de devam ettiğini söyledi.
"Burada elle tutulur bir problem görülmemektedir" diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"CHP bir önerge vermiştir, bu önerge reddedilmiştir, dolayısıyla böyle bir facia yaşanmıştır' şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. TBMM'de her ay yüzlerce, her yıl binlerce araştırma önergesi verilir. Bunların büyük bir kısmı muhalefet tarafından daha çok gündemi tıkamak, engellemek, TBMM'yi yavaşlatma çabalarına yönelik verilir. Madenle ilgili birçok araştırma komisyonu kurulmuştur, bunların raporları hazırlanmıştır, ele alınmıştır. 2012'de Türkiye'de bir İşgüvenliği ve Sağlığı Yasası çıkmıştır, bu yasanın gerekleri olarak Türkiye adeta bu manada seferber olmuştur.
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız başta olmak üzere herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışmıştır. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'na, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye de halkımızla birlikte oldukları için acıları paylaşmak üzere hastanelere ziyarette bulundukları için mezarlıklara gittikleri, madene gittikleri için meseleyi yerinde tetkik ettikleri ve daha sonra da sorumlu açıklamalar yaptıkları için kendilerine teşekkür ediyorum."
-"Maden faciasının üzerinden siyasi ve ideolojik hesap yapanlar insan olamazlar"
"Bir CHP genel başkan yardımcısı yaptığı basın toplantısında Sayın Başbakan'ı 'terbiyesizlikle' suçlayacak kadar en büyük terbiyesizliği yapmıştır" diyen Çelik, Başbakan Erdoğan'ın Soma'da bir markette bir vatandaşa yumruk attığı iddialarının, madende 15 yaşında çocuk çalıştırıldığı, kayıt dışı, sigortasız işçi çalıştırıldığı iddialarının da gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Madenin özel sektör işletmesi olduğunu, devletin denetim sorumluluğu bulunduğunu hatırlatan Çelik, "Bütün adli ve idari inceleme, araştırma bittikten sonra kime ulaşırsa ulaşsın, kim suçlu, kim ihmalkar, bir kasıt, aymazlık içerisindeyse, büyük bir kusur sahibiyse yasaların, hukuk devletinin öngördüğü şekilde cezalandırılması 284 şehidimizin de ailelerinin de milletimizin de gönlünün soğumasına yol açacaktır. Bu insani bir görevdir" dedi.
"Maden faciasının üzerinden siyasi ve ideolojik hesap yapanlar insan olamazlar" diyen Çelik, şöyle devam etti:
"Somalılar büyük bir vakar içerisinde vakur bir duruş sergiliyorlar, büyük bir asalet sergiliyorlar. Soma'da çocuklarını, kocalarını, abilerini, kardeşlerini kaybeden insanlar bir isyan içerisinde değildir. Onların acısını, feryadını, figanın, isyanını anlamak mümkündür, sitem edeceklerse kendi hükümetlerine sitem edecekler, başbakanlarına, bakanlarına sitem etme hakları vardır. Ama Türkiye'de adeta protesto mangası olarak oluşturulan bazı kimselerin, böyle bir milli acıdan, felaketten kendileri açısından eğer bir rant devşirmeye çalışıyorlarsa, kendi insanlarının acılarını kanatmaktan, yaralarını daha çok derinleştirmekten öte bir iş yapmadıklarını bilmeleri gerekiyor.
Yaraları sarmak için giden siyasetçileri yaralayacak şeyler yaparsanız, onları yapmaları gereken işten alıkoyarsanız bu da milletimizin en büyük zararı demektir. Önce yangını söndüreceğiz, yangından sağ kurtarabileceğimiz insanları kurtaracağız, acımızı, matemimiz yaşayacağız. Sonra bu yangını kim çıkardı, nereden çıkardı, bunun sebebi neydi, hangi tedbirler alınabilirdi meselesini konuşacağız."
-"Özel sektörün ve devletin alması gereken mesafeler var"
Hüseyin Çelik, Başbakan Erdoğan'ın Soma'da özellikle iş ve meslek riskine temas ettiğini, buradan hareketle Başbakan Erdoğan'ın meseleyi küçümsediği yorumlarını yapanların, kendilerini küçümsediklerini dile getirerek, madencilik, kimya ve inşaat sektörünün en çok iş kazası riski bulunan sektör olduğunu ve Başbakan Erdoğan'ın da bunu ifade ettiğini söyledi.
"Siz gemiciyseniz sizin fırtınaya tutulma şansınız fazladır, askerseniz düşman kurşununa hedef olma ihtimaliniz çok daha yüksektir, madende çalışan insanın güvenliği elbette masa başındaki insanın güvenliği kadar yoktur" diyen Çelik, kazaların minimize edilmeye çalışıldığını, yapılması gerekenin bu olduğunu ve bu konuda "özel sektörün ve devletin alması gereken mesafeler bulunduğunu" kaydetti.
Çelik, "Başbakan'ın iş riskine temas etmesinden dolayı bunu abartıp, kabartıp, 'Başbakan'ın bu işleri hafif gördüğü, bu işi sıradanlaştırdığı, insanların acılarını görmemezlikten geldiği' şeklinde yorumlamak, vicdanla, izanla, doğruyla, gerçekle bağdaşmaz" diye konuştu.
Soma'da taşkınlık yapanların yüzde 99'unun kazada hayatını kaybedenlerin yakınları olmadığını, ekip ekip sağdan soldan Türkiye'nin muhtelif yerlerinden toplananlar olduğunu belirten Çelik, "Burada sorgulanması gereken şeyler var. Sendikacılığımızı sorgulayalım. Sendikacılık denildiğinde '1 Mayıs'ta ille de Taksim'e çıkacağız, maraza çıkaracağız' diyen bir anlayış akla geliyorsa, iş sağlığı ve güvenliği konusunda medya kendisini sorgulayabilir mi? Kamu spotlarını yarasalar bile uyuduktan sonra yayınlayan birçok televizyon kanalı olduğunu biliyor muyuz? Gazetelerin sayfaları farkındalık için ne kadar bu ilanlara yer verebiliyor" dedi.
Kazanın ardından yardım faaliyeti başlatan kurum ve kuruluşlara teşekkür eden Çelik, Anadolu insanının acılardan, felaketlerden dayanışma çıkartan kültürün evladı olduğunu, sevinci paylaşarak sevinci büyütmeye çalışan medeniyetin çocukları olduğunu söyledi.
Hüseyin Çelik, hadiselerin ardından kafiyelere sığınarak sloganlar üretildiğini, gruplaşmaların körüklendiğini ifade ederek, "Tomalara yaptığınız yatırımı Soma'ya yapsaydınız" sloganlarını eleştiren Çelik, şöyle konuştu:
"Eğer bir kalabalık kitle kontrolden çıkmışsa, daha sonra çok daha vahim olaylar yaşanabilecekse elbette polis gerekli tedbirleri alır, toplumsal olaylara müdahale edilir. Orantısız güç kullanımı varsa, bunu eleştirir, bunu yapanlarla ilgili gerekeni yaparız ama Soma'ya gitmiş Başbakan ve ekibine saldırmak, bazı milletvekili araçlarımızın arabaları pert edildi. Acısı olan, evlatlarını, kardeşlerini kaybeden insanlar böyle bir vandallık içerisine girmez. Onların yanardağ gibi olan acılarını biz yüreğimizde hissediyoruz ama bu meseleyi vandalizm bahanesi haline getirmek hangi kitapta, hukuk sisteminde yazar. Oraya giden insanlara saldıracaksınız, ondan sonra 'Başbakan şunu tokatladı' diyeceksiniz, sosyal medyada akla hayale gelmez senaryolar yazacaksınız, yazıktır, günahtır.
Her hadiseyi hükümete karşı acaba bir antipati nasıl oluşturabilirizin bahanesi haline getirmek siyasetle de vicdanla da fikir namusuyla da bağdaşmaz. Türkiye'nin bugün dayanışmaya ihtiyacı var, kendi şehitlerine ağlamaya hakkı vardır ama bizim aklımıza vandalizm, bizim aklımıza başka acılara yol açabilecek olaylar gelmemelidir. Devlet üzerine düşeni yapacak, onların hayattaki çocuk çoluğuna sahip çıkmak, onların bundan sonraki hayatlarını insanca yaşamlarını temin etmek devletin, milletin namus borcudur. Devlet üzerine düşeni yapacak, Sosyal Güvenlik Kurumu çalışıyor. Onların hatırası bizim için çok büyüktür, fakat hiç olmazsa bu acıdan bir ders çıkarıp, elbette eksiklerimiz, hatalarımız, noksanlarımız varsa bunu giderelim. Özel sektör, devlet bu musibetten bir ders çıkaracaktır ama bu musibeti, felaketi birileri kendi saadetinin vesilesi yapmasın. Başkalarının felaketini kendi saadetinin vesilesi sayanlar insan olamazlar, onlar ahlaktan ve vicdandan nasibini almamış kimselerdir."