Her şeyine el koydular cemaatçiye dokunmadılar
Kumpaslarla hayatı kararan işadamı Nusret Argun'un mal varlığına konan tedbir kararı, paralel yapının polisi ve yargıyı nasıl 'bir mafya tetikçisi gibi' kullandığını tescilledi. Argun'un 500'e yakın menkul ve gayrimenkulüne tedbir koyan mahkeme, içlerinden yalnız bir konutu hariç tuttu; o ise bir cemaat üyesinin çıktı
Paralel yapının uydurma delillerle tutuklayıp 180 yıl hapse mahkum ettiği Okyanus Şirketler Grubu'nun sahibi Nusret Argun Anayasa Mahkemesi kararıyla tahliye olduktan sonra paralel yapının nasıl bir kumpas kurduğunu deşifre etti. Argun'un tüm malvarlığına Anayasa'ya aykırı olmasına rağmen konulan genel tedbir kararı, paralel yapının polis ve yargıyı tetikçi olarak kullandığını tescilledi. Tedbire gerekçe olarak ise dosyada bile olmayan hayali bir yazışma gösterildi. Bu yazışmaya göre Argun, 2004 yılından önce hiçbir mal varlığı bulunmazken 2004-2008 arasında birbenbire onlarca gayrimenkul sahibi olmuştu.
Argun, 2004 yılından önce sahibi olduğu 256 adet gayrimenkule ilişkin tapu kayıtlarını mahkemeye sunmasına rağmen 5 bin kişinin çalıştığı 18 şirket ve 500'e yakın menkul ve gayrimenkulüne konulan tedbir tam 6 yıl kaldırılmadı. Tedbir kararındaki bir ayrıntı ise cemaatin pervasızlığına pes dedirtti: Argun'un müteahhitliğini yaptığı ve parasını alıp henüz tapusunu teslim etmediği sadece bir daireye tedbir konulmadı. O daire, cemaate bağlı bir üniversitenin mütevelli heyeti üyesinin şirketine ait çıktı. Bu rezalet, sözkonusu kişi cezaevindeki Argun'dan tapuyu isteyince ortaya çıktı. Argun, tedbir rezaletini şöyle anlattı:
TAM 8 AY BEKLETTİLER
'Mahkemeye defalarca yazı yazıp tedbire gerekçe gösterdikleri yazışmayı istedik. Cevap veremediler. Çünkü benim 2004 öncesi gayrimenkullerimin çok az olduğunu gösteren bir yazışma yoktu ellerinde. Zaten olamaz da. Çünkü 256 adet gayrimenkulümün 2004 öncesine ait olduğunu ispat ettim. Tüm bu girişimlerime rağmen 2. Mahmud döneminde kaldırılan ve bugün Anayasa'da kesin olarak yasaklanan 'genel müsadere' kararını uyguladılar. Mallar üzerinde tedbirin kaldırıldığını gösteren yazı da karar açıklandıktan 8 ay sonra yazıldı. Çocuğumun kredi kartlarına varıncaya dek, menkul, gayrimenkul, şirket hissesi... 500'e yakın menkul ve gayrimenkulün hemen hepsine tedbir koydular. Yalnız ikisi hariç...'
İŞTE O SKANDAL
'Müteahhitliğini yaptığım Yeniyol Konakları'ndan daire satın alan Mevlana Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Ali Egemen'in ortağı olduğu Referans Denetim şirketine ait, henüz tapusu teslim edilmeyen daireye tedbir konulmadı. Aslında paralel yapıya mensup olduğunu bildiğimiz bu kişi, o dönemde satın aldığı dairenin tapusunu almamıştı. Sadece o daireye tedbir konulmamış... Durumu, bu kişi tapusunu almak üzere şirkete müracaat edince anladık ve şaşırdık. Israrla tüm malvarlığımıza tedbir konulduğunu ifade ettik ama o kişi haklıymış. Bize delillerin bile gösterilmediği, gizlilik kararı olan dosyadan kimlerin haberdar edildiği de bu şekilde ortaya çıktı. Paralel yapı, kendi mensubunu açık bir şekilde korudu. El konulmayan diğer mal varlığım ise Energaz AŞ'deki yüzde 29'luk hissemdi. Servetime tedbir konduğu için bu şirketin sermaye artırımına olumlu cevap veremedim ve hisseyi satmak zorunda kaldım.'
Şebekeden SMS'li tuzak
Argun, ailesine de çeşitli şekillerde kumpas kurulmaya çalışıldığını söyledi. Adana Özel Yetkili Nöbetçi Mahkemesi tarafından 2008 Eylül ayında tutuklandığını hatırlatan Argun, eşi Fikriye Argun, Personel Müdürü Abdullah Koyuncu'nun eşi Sevinç Koyuncu, İhale İşleri Müdürü Yıldıray Kocamaz'ın eşi Nursel Kocamaz'ın telefonlarına para talep eden mesajlar geldiğini anlattı. 'Ben başsavcıyım, hakimim, eşinizin avukatıyım' minvalinde gelen mesajlarda tahliye, iddianameyi çabuk yazdırma karşılığı para talebinde bulunulduğunu anlatan Argun, 'Şimdi anlıyorum ki bu mesajlar bizlerin tutuklanmasıyla zor durumda kalan eşlerimizin adliye mensuplarına para teklif ettikleri gibi bir mizansen oluşturulması için paralel yapı tarafından hazırlanmış. Suç duyurusunda bulunduk, ancak numaraların kime ait olduğu tespit edilmedi ve olayın üzeri kapatıldı' şeklinde konuştu.
Polisler belgeleri unuttu
İhale dosyasında bazı belgelerin eksik olması nedeniyle, ihaleye fesat karıştırıldığı iddialarının ortaya atıldığına vurgu yapan Nusret Argun şunları söyledi: 'Sağlık Bakanlığı müfettişlerince düzenlenen raporda belgelerin dosyada mevcut olduğu belirtildi. Emniyet yetkililerinin hastaneden bazı dosyaları almayı unuttukları için böyle bir durumun ortaya çıktığı tespit edildi. Eksik olduğu belirtilen belgeler rapor şeklinde mahkemeye sunuldu fakat mahkeme dikkate almadı.'
Kopya sayfada isimler farklı
Nusret Argun'un yargılandığı davadaki hukuk garabetlerinden biri, iddianamede 739 numaralı sayfadan iki adet bulunması ve her sayfada aynı suçlamalarla farklı isimler için ceza talep edilmesiydi. Argun, kelimesi kelimesine aynı olan iki adet 739. sayfanın iki versiyonundan birinde Konya Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin Başhekimi Dursun Odabaşı suçlanırken diğerinde ise aynı suçları Başhekim Yardımcısı Mustafa Parlayıcı'nın işlediğinin iddia edildiğini kaydetti. Argun, 'Bu durum kumpasın bile ne kadar özensiz hazırlandığını gözler önüne seriyor' dedi.
Üst mahkeme: Amacınız farklı!
TMK 10. Maddesiyle görevli Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan işadamı Nusret Argun, tahliye için bir üst mahkeme olan 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. İddialara göre mahkeme başkanı tahliye yönünde görüş bildirmesine rağmen tahliye talebi reddedildi. Mahkeme Başkanı ise red kararına şu şerhi düştü: Sanık Nusret Argun'un tutuklulukta geçirdiği süreye ve Anayasa Mahkemesi'nin değişik tarihlerdeki kararları ve bu kararlar yönünden verilen yerel mahkeme kararlarına göre makul tutuklama süresi aşılmıştır. Sanık Nusret Argun hakkında uygulanan ceza maddelerinin içerikleri ile rüşvet suçundan üye hakimlerden bir tanesinin karşı oy kullanması gibi nedenler dikkate alındığında sanık Nusret Argun'un tutukluluğunun devamı kararı, tutuklanmadan beklenen am acın dışına çıkıldığını göstermektedir. Ayrıca sanık hakkında ceza miktarı gerekçe gösterilmesine göre sanığın kaçmasını engelleyecek adli kontrol hükümlerinin uygulanabileceği de göz önünde tutulmalıdır.'