CHP varsa herkes için var

CHP Genel Başkan Kılıçdaroğlu, "Kim ne derse desin, partide gençlerin ve kadınların önünü açacağım" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, mahkeme kararıyla yasal olarak bazı dinlemelerin yapıldığını belirterek, "Urla'daki villaların nasıl yapıldığı, iş adamının kaymakamı nasıl görevlendirdiği, sit alanına yapılan kaçak yapıların yıkılması için valinin yasal görevini yaparken nasıl Diyarbakır'a sürgün edildiğini artık hepimiz biliyoruz" dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuşmasına başladığı sırada, salondaki bir grup partili, yerel seçimler için belirlenen adaylarla ilgili tepki gösterdi.

Gruptaki bir kişinin bağırarak tepkisini sürdürmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Parti kültürünü benimsemeyen, genel başkanın sözünü kesen, derhal burayı terk etmelidir. Çıkarın dışarıya" dedi.

Kılıçdaroğlu, kürsüye yumruğunu vurarak, "Kim ne derse desin, partide gençlerin ve kadınların önünü açacağım. 'Ben olmazsam CHP olmaz' zihniyetini ortadan kaldıracağım. CHP varsa herkes için var. 'Ben varsam CHP...' yok, Biz varsak CHP var" diye konuştu. 

Kılıçdaroğlunun sözleri üzerine, söz konusu kişi salondan çıkarıldı. Salonda bulunan diğer dinleyiciler ise "Başbakan Kemal" diye slogan attı.

 

-"İhalenin nasıl verildiğini artık hepimiz biliyoruz"

 

Kılıçdaroğlu daha sonra, sinevizyon üzerinden, bazı telefon kayıtlarını dinletti. Söz konusu kayıtların tamamının mahkeme kararıyla tespit edilen dinlemelerden oluştuğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Yasa dışı dinleme söz konusu değil. Yasa dışı dinlemelerle zaten bizim işimiz olmaz. Devletin resmi kayıtlarına girmiş olan ve bugüne kadar ısrarla dillendirdiğimiz halde Recep Tayyip Erdoğan ve tayfasının görmezden geldiği dinlemeler. Urla'daki villaların nasıl yapıldığı, iş adamının kaymakamı nasıl görevlendirdiği, sit alanına yapılan kaçak yapıların yıkılması için valinin yasal görevini yaparken nasıl Diyarbakır'a sürgün edildiğini artık hepimiz biliyoruz" diye konuştu.

 

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: 

"Havuz işini de gördünüz burada. Bir medya kuruluşunu başka bir holdinge devretmek için bizzat Başbakan'ın devreye girip, Binali Yıldırım'ın örgütlediği bir havuz işi. 630 milyon doların nasıl toplandığını, bu paraların nasıl verildiğini, Ziraat Bankası'ndan, parası olamayanlara nasıl kredi açıldığını... Buradaki bir iş adamı, 'vereceğiz de bunu hesaplarda, muhasebede nasıl göstereceğiz' diyor. 'Sen 20 milyon 30 milyon vereceksin, ben 100 milyonu açıktan veriyorum' diyor. Onların hepsi burada var.

İhalenin nasıl verildiğini artık hepimiz biliyoruz. Türkiye'de ihale kanunu yok. Kamu İhale Kurumu da yok. Bir Recep Tayyip Erdoğan var, bir milyon Ali var, Binali Yıldırım. İhaleleri bunlar dağıtıyor. Büyük ihaleleri bunlar dağıtıyor. İhaleyi dağıttıktan sonra salma salıyorlar. 'Şu kadar parayı vereceksin bize' diyorlar. Onlar da özel görüşmelerde şikayet etmekle beraber, elleri mahkum, gidip o paraları veriyorlar.

Salmaya karşılık para veren iş adamlarına verilen ihalelerin tutarı, 87 milyar 832 milyon lira. Eski parayla 87 katrilyon lira. 'O kadar ihale aldığına göre, 100 milyon dolar, 150 milyon dolar da versin, ne olacak?' diyor. Rüşvettir. Bu ülkede, tüyü bitmemiş yetimin hakkını almaktır. Ne diyor birisi, 'Parayı veriyoruz ama biz o kadar da keriz değiliz' diyor. Yani, 'nasıl olsa parayı oradan çıkaracağız. Bir vereceğiz ama beş alacağız. Ne olacak bu parayı da verelim' diyor.

Böyle bir Türkiye'de yaşıyoruz. Bugüne kadar 'ayakkabı kutusu' dedik, tık yok. '700 bin liralık saat' dedik, tık yok. 'Çocukların yatak odalarında kasalar' dedik, tık yok. 'Kasaların içinde milyonlar' dedik, tık yok. 'Bankanın genel müdürünün evindeki ayakkabı kutusundan 4,5 milyon dolar para çıktı' dedik, tık yok. 'Çikolata kutularının içinde, 50'şer bin dolarlık paketler gidiyor' ödedik, tık yok. Söylediği ne? 'Paralel devlet var, paralel devlet bize darbe yaptı' diyor."

 

-"Vatandaşa ayrı, sana ayrı hukuk uygulanıyor"

 

Kılıçdaroğlu konuşmasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve yanında oğlu Bilal Erdoğan ile Van'da yolu kar nedeniyle kapanan Yalınca köyü Çalık mezrasında hayatını kaybeden 1,5 yaşındaki Muharrem Taş'ın babasının, çocuğunun cesedini taşırken çekilen fotoğraflarını gösterdi. 

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Şu fotoğrafı gördünüz. Mahkeme kararıyla aranan bir kişi... Başbakan'ın oğlu. Başbakan'ın makam aracında gidiyor. Açıkça devlete göz dağı veriyor: 'Benim oğlum hırsızlık yapabilir, rüşvet alabilir, bunu kılıfına uydurabilir, mahkeme karar verebilir, (ifadesini gelsin versin) diyebilir. Ama ben burada olduğum sürece benim oğluma kimse dokunamaz' diyor bu fotoğrafta. 'Sizin mahkeme dediğiniz normal yurttaş içindir, benim için değil. Sizin savcı dediğiniz normal vatandaş içindir, benim için değil. 17 lira çaldı diye 17 aya mahkum edilen Gaziantep'teki çocuk, o sizin çocuğunuz olabilir. Ama bu 17 milyarı götürür buna kimse dokunamaz' diyor. 'Ben devletim' diyor. Sen nasıl bir devletsin? İşte sen paralel devletsin. Vatandaşa ayrı, sana ayrı hukuk uygulanıyor. 

Dönüyoruz öbür tarafa bir baba. Sırtından çocuğunun cesedi var. Şimdi ben buradan, Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren iyi niyetli bütün yurttaşlarıma sesleniyorum: Bu fotoğrafı içinize sindiriyorsanız, 'yapılanlar doğrudur' diyorsanız, gidin oy verin. Ama 'Bu ülkenin temizliğe ihtiyacı var. Temiz siyasete ihtiyacı var. Hiç bir baba çocuğunun cenazesini sırtında taşımasın' diyorsanız, 'Artık bu iktidardan bıktık, yeter. Türkiye'nin yeni bir yönetime ihtiyacı var' deyin. Adresi biliyorsunuz, yeri de biliyorsunuz. Kul hakkı yemeyen bir siyaset anlayışını benimiseyen CHP.

Muharrem'in ablası, 13 yaşında. Diyor ki 'Devlet, zorluklar için vardır. Biz aradık kimse bizimle ilgilenmedi. Sadece bizim değil, dünyada hiç kimsenin böyle acılar yaşamasını istemiyoruz.' 13 yaşındaki kızın sesini acaba Recep Tayyip Erdoğan duyacak mı?

Senin çocukların, yandaşların, müteahhitlerin malı götürürken, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yerken acaba senin vicdanın duyuyor mu? Nasıl bir vicdanın var senin?

 

-"Elinizi vicdanınıza koyun"

 

Başbakan Erdoğan'ın, oğlu Bilal Erdoğan'a TÜRGEV adlı bir vakıf kurdurttuğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "ihale alanların, rüşvet olarak buraya para ödediklerini" iddia etti.

Kılıçdaroğlu, "Paranın yattığı bankanın hesap numarasını da verdim. 99 milyon dolar. Türk parası ile 221 trilyon lira. Bu para geliyor onun vakfın hesabına yatıyor. Defalarca, 'Bu neyin parasıdır?' diye sordum. Tık yok. Hep söylediği 'paralel devlet.' Arkadaş, bu parayı senin oğlunun banka hesabına paralel devlet mi yatırdı? Yatırdıysa, götür Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne ver, onlar da fakir öğrencilere burs versinler. 

Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren değerli yurttaşlarıma bir daha sesleniyorum: Elinizi vicdanınıza koyun. Hiçbir şey düşünmüyorsanız Allah aşkına, ayakkabı kutusunu bir düşünün, 4,5 milyon dolar neden orada yer alıyor?"

 

-"Dünyanın en pahalı hurdası şu anda İstanbul'da"

 

İspanya tarihinde ilk kez bir kraliyet üyesinin mahkemede ifade verdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'de ise mahkemeye saygının kalmadığını, yargının yıprandığını ileri sürdü.

İstanbul'a, 2009 yılında, tanesi 1 milyon 200 avroya Hollanda'dan otobüs alındığını anımsatan Kılıçdaroğlu, adrese teslim ihale yapıldığını söyledi. 

Söz konusu otobüsleri dünyada yalnızca Hollanda'nın ürettiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Türkiye, Avrupa'nın en büyük otobüs üretim merkezidir. 42 ülkeye otobüs ihraç ediyor. Kendi ülkemizden almadık, Hollanda'dan, tanesine 1 milyon 200 bin avro ödedik" dedi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: 

"Ama Hollanda dağı olmayan ender ülkelerden biri. Otobüsü de bu şartlara göre yapmışlar. İstanbul, yedi tepeli. Bu otobüsler yokuş çıkmıyor. Dünyanın en pahalı hurdası şu anda İstanbul'da. Dava açıldı, suç duyurusunda bulunuldu, raporlar yazıldı. Kadir Topbaş'a, 'Gel mahkemede ifade ver' diye çağrı yapıldı. 2009-2014... Kadir Topbaş, mahkemeye gidip ifade vermiyor. Başbakan böyle yaparsa o da öyle yapar tabi. Al birini vur ötekine.

Düne kadar milletin önüne çıkıp, 'Ben İstanbullulara hizmet ediyorum' diyordun. İstanbullulara hizmet ediyorsan önce hukuka saygılı ol. Adam gibi git mahkemede ifadeni ver.

Müvekkili hakime, 'Benim müvekkilimin işileri çok yoğun, o nedenle mahkemeye gelmiyor.' Bakıyorlar gündeme, nerede bu yoğun işler? Bir de twit atmış, falan yerde oyun oynuyor, horon tepiyor. Horon oynayan insanların başı dik olur yere bakmazlar.

O otobüslere 65 milyon avro ödendi. Üstelik bir bilim adamı da otobüsler alınmadan önce rapor veriyor 'Bunlar Türkiye şartlarına uygun değil, almayın' diye."

-Bu tapeler, mahkeme kararıyla alınan, yanlış işi olanların tapeleridir"

Söz konusu telefon kayıtlarında bir de İNTES Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Başbakan telefonda konuşuyor, pek çok kişiye telefonda talimat veriyor. Bu kişiyi de savunuyor, 'O seçimle geldi' diyor. Oysa o seçimle gelmedi. Yönetim Kurulu onu getirdi oraya. İNTES gibi göz bebeğimiz olarak adlandırdığımız bir kuruluşun başındaki kişinin temiz olması lazım. Bütün müteahhitlerimize güveniyoruz. Çok önemli projelere imza attılar. Onların kurulu İNTES, benim başımın üstünde yeri var. Ama onun Yönetim Kurulu Başkanı, gizli pazarlıkların içine giriyorsa oradan ayrılmak zorundadır. Sen oradan ayrılmadığın sürece bu millet müteahhitlere farklı gözle bakacaktır. Katolik nikahı kıydığını söylüyor. 'Bu milletin anasını belleyeceğiz' diyor konuşurken. Sen bu milletin 'anasını belleyeceğiz' diye konuştuğun zaman, sen İNTES'in başında nasıl kalacaksın?" diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, eski Bakan Binali Yıldırım'ın Meclis'te yaptığı konuşmada, CHP milletvekillerinin, 'telefonlar dinleniyor' yönündeki itirazlarına cevap verdiğini ve "Yasal olmayan işiniz yoksa dinlenmekten korkmayın. Teknolojinin önüne geçme imkanı yoktur" dediğini belirtti. Kılıçdaroğlu, "Bu tapeler, mahkeme kararıyla alınan, yanlış işi olanların tapeleridir. Buraya milyon Ali de takılmış durumda" dedi.