Bütün anneler çözüm süreci için sesinizi yükseltin
Başbakan Davutoğlu, "Doğu-batı bütün annelere sesleniyorum, çözüm süreci için sesinizi yükseltin. Bu acıları başkaları yaşamasın, deyin'' dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanlığı tarafından düzenlenen "Yerel Yönetimlerde Kadın" programına eşi Sare Davutoğlu ile katıldı.
Konuşmasına “Sosyal ve siyasi hayatta zarafetin, nezaketin sembolü değerli hanımefendiler” ifadesiyle başlayan Davutoğlu, iki taziyede bulundu.
Davutoğlu, “Türk kadının onurunun bütün dünyaya gösterilmesini sağlayan Tuğçe kızımıza buradan bir kez daha rahmet diliyorum. Saldırıya uğrayan iki kadını kurtarmak için kendi canını feda eden Tuğçe kızımız, aslında bu topraklarda kadın onurunun ve kadınlarımızın insan onuruna verdiği değerin evrensel bir sembolü oldu. Bundan sonra her vesileyle onu anacağız ve her vesileyle kadına karşı şiddeti de lanetleyeceğiz” dedi.
Ermenek’te meydana gelen maden kazasında hayatını kaybeden son işçilere de ulaşıldığını ve çalışmaların sona erdirildiğini dile getiren Davutoğlu, hayatını kaybeden işçilerin eş, anne ve bütün yakınlarına taziyelerini iletti.
Bu tür olaylarda hayatını kaybedenlerin erkekler olduğunu anımsatan Davutoğlu, “Esas itibarıyla en büyük acıyı çekenler ıstırabı yaşayanlar, o kayıplardan sonra yetimlere bakmak zorunda olan, kendi geleceğini ve çocuklarının geleceğini onurla kazanmak için büyük çabalar, fedakarlıklar yapan hanımlar oluyor. Buradan o cefakar kardeşlerimizi, Ermenek’teki, o Torosların zirvesindeki o cefakar kardeşlerimizi, hanımlarımızı da saygıyla selamlıyorum ve dün grup toplantımızda da vurguladığımız gibi, Somalı kazazedelere tanınan bütün haklar Ermenek’teki kardeşlerimize tanınacak, her zaman onların yanında olacağız” diye konuştu.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının 5 Aralık 1934’te verildiğini hatırlatan Davutoğlu, bunun o vakte kadar dünyada çok az görülen bir uygulama olduğunu anımsattı.
Bu adımın diğer ülkelere de örnek teşkil ettiğini söyleyen Davutoğlu, 80 yıl içerisinde zorlu dönemlerden geçildiğini ancak bugün kadınların siyasi hayatta yerlerini en güçlü şekilde almaya başladıklarını söyledi.
-"Vizyoner bir adım"
Kadınlara verilen bu hakkın Fransa’da 1944, İtalya’da 1945, Yunanistan'da 1952, İsviçre’de 1971’de tanındığını dile getiren Davutoğlu, “Çok erken, doğru öngörülmüş vizyoner bir adım. Şimdi bunu daha ileri aşamalara getirmenin vaktidir. Bu sürece belki de Türk siyasi hayatında en büyük katkıyı da yapmış olanlar AK Parti kadrolarıdır” diye konuştu.
AK Parti’nin 3 milyon 961 bin 731 kadın üyesi bulunduğunu söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
“AK Parti, sadece Türkiye’de değil, dünyada da kadının siyasetteki rolünde öncü bir misyon görevi üstlenmiştir. Dünyada şu anda AK Parti’den daha geniş kadın teşkilatına sahip olan ikinci bir hareket yoktur. Bu aileyi, bu kadroyu güçlendireceğiz. Şimdi belediye meclis üyelerimizle, il genel meclisi üyelerimizle, milletvekillerimizle hep beraber kadınlarımızın siyasette ve sosyal hayatta sahip olması gereken haklı konumu takviye ederek, güçlendirerek gelecek nesillere çok daha temsil kabiliyeti yükselmiş yeni kadın nesli, yeni hanımefendiler nesli bırakacağız inşallah.”
Önlerinde bu hedefi gerçekleştirmek için üç önemli boyuttan birincisinin zihniyet dönüşümü olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Toplumsal değişim gerektiren ve genel kitlesel katılımı da öngören önemli süreçlerde en temel mesele zihniyet dönüşümüdür. Zihniyet dönüşümü olmadığı zaman zihinlerimizdeki bariyeri kaldırmadığımız zaman büyük toplumsal dönüşümlere öncülük edemeyiz. Maalesef öyle bir gelenek oluşturuldu ki, sanki geleneğimizde kadınlar sosyal hayatın dışında imiş ve dışında olmaları bir kaderleri imiş, çağdaş hayatta da bu kaderi yıkmak için gelenekle çağdaşlık arasında bir çatışma yaşanması gerekiyormuş gibi maalesef, aslında bu zihniyet dönüşümünün önünde engeller oluşturuldu. Ne bizim inancımızda, ne tarihimizde, ne de kültürel anlamda devraldığımız mirasta kadınlarımıza karşı olumsuz bir tavır olmamıştır, olmayacaktır.”
“Bizim geleneğimizde kadınlar sosyal hayatın içindedirler, öncüdürler, öznedirler; nesne ve edilgen değildirler ve olamazlar” ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları söyledi:
“Şimdi İslam dininin kadınların sosyal ve varoluşsal haklarına, konumlarına getirdiği yeni boyutu anlamayanlar dinimizle kadınların sosyal siyasi hakları arasında bir zıtlık olduğu gibi kanaati yaymaya çalışabilirler. Geleneksel kültürlerde, mesela Hint kültüründe kadınlar varoluşsal olarak bile ayrı bir varlık kabul edilmediği için erkekler vefat ettiğinde eşleri de onlarla birlikte yakılırdı. Birçok Batı kültüründe Hristiyanlığa da nüfuz etmiş biçimde kadınlar ilk günahtan sorumlu görüldükleri için bütün kötülüklerin, uğursuzlukların ona atfedildiği, cadı avları şeklinde kadınlara kötü ruhların sirayet ettiği anlayışıyla toplu yakma törenlerinin yapıldığı Ortaçağ karanlıkları içinden bir Hazreti Hatice, Hazreti Aişe, Hazreti Fatıma rol modelleri vardır ki, her biri sosyal hayatta kadının en önde olması gerektiğinin güzel örnekleridir.”
Konjonktürel olarak yaşanan sıkıntılar sebebiyle hiçbir şekilde İslamiyetle kadın hakları arasında mutlak çelişki varmış gibi bir kanaatin savunulamayacağına dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Kadınla erkek arasındaki varoluşsal ontolojik farkı kaldıran ilk inanç İslam inancıdır ve kadın erkek demeden ‘İnsan eşrefi mahlukattır’ demiştir. Erkek eşrefi mahlukat değil, kadın eşrefi mahlukat değil insan eşrefi mahlukat. Yani yaratılanların en şereflisi, o zaman onur, şeref, insan haklarının da temeli olduğu için orada eşitlenmedikçe diğer alanlarda ne kadar eşitlenirse eşitlensin aslında eşitliği sağlayamazsınız. Önce insan onuru bağlamında kadınla erkek arasında hiçbir fark olmadığı temel ilkesini kabullenmek gerekir ve bu anlamda yine eşrefi mahlukat olması hasebiyle etnik kökenleri, ırk kökenleri itibarıyla da yaşlı genç, engelli engelsiz olmak arasında da bir fark yoktur.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik sözlerine ilişkin de Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Maalesef dün gerçekten kendisinin de eminim sonra dinlediğinde herhalde hicap duyduğu bir söz sarf eden Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu da zikretmeden geçemeyeceğim. Sırf Sayın Cumhurbaşkanımıza hakaret edebilmek için zihinsel engelli bütün kardeşlerimize hakaret eden o sözü dün sarf eden Sayın Kılıçdaroğlu, öncelikle insan onuruna saygı göstermeyi öğrenmelidir. Yani Sayın Cumhurbaşkanımıza atfen ‘Ona zihinsel özürlü demek, zihinsel özürlülere bir hakarettir’ diyen bir anlayış kadın erkek eşitliğini, engelli engelsiz eşitliğini kabul edebilir mi? Herkesin bir muhasebeden geçmesi lazım ve herkesin önce şunu kabullenmesi lazım; insan olmak hasebiyle hiçbir kişi, zümre, ırk, kesim arasında fark yoktur. Hepsi saygıya layıktır, herkes insanın eşrefi mahlukat, yaratılmışların en şereflisi olma özelliği karşısında saygıyla hürmetle eğilmek durumundadır. Biz bu gelenekten geliyoruz. Kız çocuklarını gömen; cahiliye, uğursuzluk ve başka yük gibi gören ve gömen cahiliye adetlerinden Hazreti Hatice’yi, Hazreti Aişe’yi, Hazreti Fatıma’yı çıkaran bir inanç, hiçbir şekilde kadına ayrımcılıkla anılamaz, anılmayacak. Sizlerin mevcudiyeti dahi bunun işaretidir.”
"Anadolu topraklarını bize vatan kılan o kutlu öncü nesil 12'nci, 13'üncü yüzyılda 'Ahiyan-ı Rum', 'Bacıyan-ı Rum' dedi. Yani 'erkekler' olarak tanımlamadı. Sadece Ahiyan-ı Rum demedi" ifadelerini kullanan Davutoğlu, Horasan erenlerinin Anadolu'ya gelip, buraları vatan kıldıklarında Ahiyan-ı Rum ile Bacıyan-ı Rum'u yan yana zikrettiklerini anlattı.
Davutoğlu, "Ahi ocaklarında bacılar da ahiler de kardeşler olarak çalıştılar ve bu toprakları bize vatan kıldılar. Yani erkek üstünlüğüne dayalı geleneksel kültür diye konuşanların, Anadolu'yu vatan kılan Bacıyan-ı Rumları tek tek görmeleri, onlar üzerinde inşa edilen kültürü anlamalarını bekliyorum" diye konuştu.
Dünyada hiçbir sosyal kültürün, kadın katkısı olmadan hayata geçmediğini vurgulayan Davutoğlu, hiçbir medeniyetin kadını ihmal ederek ya da dışlayarak inşa edilemediğini söyledi.
Ahlakın, sosyal normların, değerlerin temel aktarımcısının kadınlar, aile yapıları olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Ama sosyal hayatta onu ayakta tutan kadınlardır, kadınlar olmuştur. Nasıl bu toprakları vatan kılarken Ahiyan-ı Rum ile Bacıyan-ı Rum arasında fark yoktu, vatan savunması gerektiğinde de Nene Hatun ile yanındaki yiğitler arasındaki bir fark yoktu. İstiklal Harbi'nde omuz omuza bu toprakların vatan savunması gerektiğinde, ister Kahramanmaraş, ister Gaziantep, ister Şanlıurfa, isterse Kuvayimilliye içinde Anadolu yiğitleriyle birlikte omuz omuza bu vatanı savunan Anadolu'nun hanımefendi yiğitlerini de buradan bir kez daha saygıyla, hürmetle anıyorum. Onların fedakarlıkları, onların gayretleri olmasaydı bu topraklarda özgürlüğü yaşayamazdık. İstanbul'un işgali karşısında Sultanahmet mitinginde Türk kadınları adına sesini yükselten Halide Edip'in o gür sesini hatırlayın. Hepsini saygıyla, hürmetle, rahmetle anıyoruz. 1935 Meclisine giren ilk kadınlarımızı da rahmetle anıyoruz."
Davutoğlu, onların getirdiği mirasın, aslında gelenek ile modernite arasında çelişki gibi görülen varsayımın da ne kadar yanlış olduğunu ortaya koyduğunu belirterek, "Biz medeniyetimizi yeniden inşa ederken bunun temel taşlarını, kadın-erkek farkı gözetmeksizin bütün insanlarımızla bütün öncülerimizle, özne nesillerimizle birlikte ihya edeceğiz. Bu konuda da AK Parti kadroları öncü kadrolardır" değerlendirmesinde bulundu.
-"Zihniyet dönüşümünün ayak sesleridir"
Gelenek ile çağdaşlık arasında örülmeye çalışılan duvarları yerle bir edeceklerini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Kim çağdaşlık adına geleneğimize dönük olarak önyargılı yaklaşımlarda bulunursa, karşısında biraz önce zikrettiğim Bacıyan-ı Rumların da Hazreti Hatice'nin de ahlakını, Nene Hatun'un ahlakını, ilk milletvekilinin de ahlakını öne çıkartarak gür bir sesle duracağız. Kim geleneği kadın ayrımcılığı gibi görürse, onun karşısında da en gür sesle 'Hayır, insan eşref-i mahlukattır' demeye devam edeceğiz. Öyle veya böyle bu zihniyet devrimi gerçekleşecek. Kendi evinde çocuklarına, buradan bir çağrı olarak bütün anne babalara sesleniyorum, nasıl kız ve erkek çocukları arasında ayrım yapmıyoruz, gerçek bir anne baba için kız ve erkek çocuk arasında ayrım olabilir mi? Peki büyüdüklerinde bunlar, nasıl birilerine dönüp 'Sen bu toplumun öznesi olacaksın, sense bir nesnesi olarak kenarda bekleyeceksin' diyebiliriz? Bütün bu farkları ortadan kaldıracak bir zihniyet dönüşümünün ayak sesleridir bu sesler."
Herkesi muhasebeye davet ettiğini belirten Davutoğlu, "Çağdaşlık adına 80. yıl dönümünü idrak ettiğimiz kadınların seçme ve seçilme hakkıyla, başörtülü şekilde 1999'da Meclise geldiğinde bir hanımefendi, bütün onun karşısına çıkıp 'dışarı dışarı' diye bağıran o geri kafalı, o Ortaçağ zihniyeti kafaya nasıl çağdaş diyebilirler?" ifadelerini kullandı.
-"Buradan geriye gidiş söz konusu değil"
Davutoğlu, "Aradan 14-15 yıl geçti, bugün başı örtülü, başı açık ki her biri birbirinden kıymetli milletvekillerimiz burada, her biri birbirinden sevgiye, hürmete layık milletvekillerimiz burada, birlikte Meclise girdiler. Ne oldu, kıyamet mi koptu? Herhangi birisi diğerine karşı zarafet ya da nezaket yoksunu bir söz mü sarf etti? Yan yana oturuyorlar. Hiç kimsenin ayrımcılığa tabi olmayacağını, parlamentoda, Mecliste bütün milletin temsil edileceğini göstererek yan yana oturuyorlar. Bütün milletvekili arkadaşlarıma bu güzel tablo için teşekkürü de bir borç biliyorum" diye konuştu.
Artık bir zihniyet devrimi yaşandığını ve buradan geriye gidişin söz konusu olmadığını vurgulayan Davutoğlu, bundan sonra daha fazla temsil, hak mücadelesinde hep birlikte omuz omuza vereceklerini bildirdi.
-"AK Parti iktidarları devrim mahiyetinde adımlar attı"
İkinci önemli dönüşümün de sosyal dönüşüm olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Sosyal dönüşümden kast ettiğim, kadınlarımızın sosyal hayatta etkin ve öncü bir rol almalarını sağlamaktır" dedi.
AK Parti iktidarlarının son 12 yıl içinde bu konuda devrim mahiyetinde adımlar attığını ve atmaya devam edeceğini anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Aile mahkemelerinin kurulması, aile hekimliği kavramının yerleştirilmesi, Medeni Kanun'da yapılan değişikliklerle soyadı seçimi, ev, adres tespitindeki ayrımcılıkların ortadan kaldırılması, velayet konusundaki ayrımcılıkların ortadan kaldırılması dahil daha önce düşünüldüğünde hayal edilmesi zor olan adımlar attık. Eşit işe eşit ücret, yine istihdam konusunda..."
-"Nezaket, zarafet, derinlik"
Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi için kadınların sosyal hayattaki katkılarının yanında ekonomik katkılarına da ihtiyaç olduğuna işaret eden Davutoğlu, kadın elinin değdiği her yere düzen, nezaket, zarafet, derinlik geldiğini söyledi.
"Kadınlarımızın özel durumları da göz önüne alınarak 2010'da çıkardığımız, kadınlarımızın da içinde olduğu bazı kesimlere pozitif ayrımcılık konusu da önemlidir" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Kadınlara bir ayrımcılık yapılacaksa bu daima pozitif ayrımcılık olacaktır, negatif ayrımcılık olmayacaktır. Nitekim kadınlarımızın anne olmadan önce ve sonraki izin haklarını 16 haftaya çıkardık. Bu kadınlarımıza anne olmaları gibi ki annelik en şerefli, en onurlu vazifedir ve erkeklerin mahrum olduğu büyük bir nimettir. Çünkü anneliktir er-rahim ile merhamet ile anılan anneliktir. Bu varoluşsal ilişkiyi, ebeveyn ile çocuklar arasında olan ama anneyle olan apayrı bir ilişki. Ben bunu kendi hayatımızda da bütün şeylerde de görüyorum."
Başbakan Davutoğlu, "(Annelerin ayakları altındadır cennet) derken o yüce Peygamber, aslında kadınların eşref-i mahlukat olmanın da ötesinde cennete giden kapının anahtarları olduğunu ortaya koyar. İşte iki zihniyet. Bir tarafı ilk günahı kadına yükleyip, kadınları ruhlarına, bedenlerine kötü ruhların sindiği gibi gören bir zihniyet, onun karşısında cennete gidecekseniz ancak kadınların, annelerin ayakları izinden yürüyerek ve onlara hürmet ederek gideceksiniz diyen bir zihniyet" dedi.
-"Bunu vermek sadece bir borç ödemesidir"
Kendilerinin bu zihniyetin takipçileri olduklarını ifade eden Davutoğlu, bu zihniyet ile bugünkü çağdaş ve küresel toplum arasında bir çelişki görmediklerini vurguladı.
Bugün insanlığın aile merhametine her zamankinden daha fazla ihtiyacı bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Neden en gelişmiş toplumlarda ki ülke adları zikretmek istemem ama İskandinav ülkelerinde veya birçok yerde bir taraftan Gayri Safi Milli Hasıla en üst düzeylerdedir, dünyanın en öncü ülkeleri ama intihar oranları da en üst düzeylerdedir. Neden? Çünkü modern toplumu, o geleneksel, kadim kültürden kopardığınızda ve salt ekonomik kalkınmayla izah ettiğinizde her şeyi ve eşitliği de mekanik bir eşitlik olarak gördüğünüzde, mekanik eşitlikten kasıt 'eşit onur' anlamında eşitlik değil de 'Madem ki bir tarafta şu vardır, diğer tarafta da bu olacak' diye mekanik eşitliğe soktuğunuzda o zaman o hayatın tamamlayıcılık ilişkisini de yok etmeye başlıyorsunuz. Onun için madem ki kadınlarımız insan neslini devam ettiren o ulvi görevi yürütüyorlar tabii ki anne olmadan önce ve sonra dinlenmek ve çocuklarına vakit ayırmak hakkına sahiptirler. Bunu vermek bir lütuf da değildir, bunu vermek sadece bir borç ödemesidir."