Son yıllarda hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi alanında ciddi gelişmeler kaydedildiğini söyleyen Prof. Dr. İlhan Öztop, bu yöntemlerle yaşam sürelerinde önemli kazanımlar sağlandığını vurguladı.
European Society for Medical Oncology, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği, Anadolu Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Akciğer Kanseri Derneği üyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlhan Öztop, dünya genelinde en önemli kanser istatistikleri kaynağı olan GLOBOCAN verilerine ve Dünya Sağlık Örgütü kaynaklarına göre 2012 yılında kaydedilen toplam kansere bağlı ölüm sayısının 8,2 milyon olduğunu ve bunların 1,5 milyonunun akciğer kanseri kaynaklı olduğunu vurguladı. 2025 yılında toplam kanser vakası sayısının 22 milyona ulaşmasının beklendiğini belirten Prof. Dr. İlhan Öztop, akciğer kanserinin yaygınlığını şöyle açıkladı: “Dünya’da en çok tanı konulan kanserler sırasıyla akciğer, meme ve kolon kanseri iken; kansere bağlı ölümlerin sırasıyla en çok akciğer, karaciğer ve mide kanserinde gerçekleştiği bildirilmektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde en sık görülen kanser türleri erkeklerde sırasıyla akciğer, prostat ve mesane kanseri; kadınlarda ise meme, tiroid ve kolorektal kanserdir. En sık öldüren kanser türleri ise erkeklerde sırasıyla akciğer, prostat ve kolorektal kanserler iken; kadınlarda akciğer, meme ve kolorektal kanserlerdir. Görüldüğü üzere akciğer kanseri mortalitesi (ölüm oranı) yüksek bir kanser olup her iki cinste de en öldürücü kanser olarak ilk sırada yer almaktadır.”
Umut veren tedaviler: kişiye özel tedavi ve immünoterapi
Akciğer kanserinin tedavisinde cerrahi ve radyoterapi alanında kaydedilen ilerlemelerin yanı sıra medikal onkoloji alanında da son yıllarda önemli gelişmeler olduğunu belirten Prof. Dr. İlhan Öztop, şunları söyledi: “Eskiden akciğer kanserleri küçük hücreli ve küçük hücreli olmayan akciğer kanseri başlıkları altında değerlendirilip tedavi edilirken, günümüzde küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin histolojik alt tiplerinin önemi ortaya çıkmıştır. Buna ilaveten, tümörün gelişmesinde rol oynayan spesifik mutasyonların saptanmasını sağlayan moleküler analizler önem kazanmış ve akciğer kanserinin gelişiminde kritik rol oynayan birtakım mutasyonların varlığı araştırılarak, bu mutasyonlara yönelik spesifik tedavilerin kullanılması imkanı doğmuştur. Ayrıca yine yakın zamanda immünoterapi alanında da gelişmeler olmuştur. Bu tedaviler bağışıklık sisteminin değişik noktalarında etki ederek vücudun bağışıklık sisteminin kansere karşı yanıtını artırmaktadır. Akciğer kanseri tedavisinde önemli katkılar sağlayan bu yöntemin yakın zamanda hızla yaygınlaşması beklenmektedir.”
Kişiye özel tedavi: mutasyona özel tedavi
Son yıllarda hedefe yönelik tedaviler alanında çok önemli gelişmeler kaydedildiğini belirten Prof. Dr. İlhan Öztop, bu tedavi yöntemlerini şöyle açıkladı: “Kişiye özel, yani hedefe yönelik tedavilerde, kanserin gelişiminde ve yayılmasında rol oynayan bazı yolaklardaki spesifik mutasyonlar, moleküler yöntemlerle saptanmakta ve bunlara uygun ilaçlar kullanılmaktadır. Böylece kanserli hücrenin çoğalmasında kritik rol oynayan kısımlar bloke edilmektedir. Meme ve mide kanserindeki HER-2 yolağı, kolon kanserindeki EGFR ve Anjiyogenez yolakları ve akciğer kanserindeki EGFR ve ALK yolakları ile ilgili gelişmeler bunlardan birkaçı olup, tüm bu yolaklara yönelik tedaviler hastaların yaşam sürelerine anlamlı oranda katkı sağlamıştır.
En önemli gelişme küçük hücreli olmayan akciğer kanserlerinde sağlandı
Hedefe yönelik tedavilerle ilgili en dramatik gelişmelerin akciğer kanserinin küçük hücreli olmayan akciğer kanseri alt tipinde olduğunu söyleyen Prof. Dr. İlhan Öztop şöyle devam etti: “Bu grup hastaların önemli bir kısmında tümörün çoğalmasına neden olan çok sayıda spesifik mutasyonlar saptanmaktadır. Bunlardan bugün için üzerinde en fazla çalışılan ve buna uygun tedavilerin geliştirilip kullanıma sunulduğu mutasyonlar EGFR, ALK ve ROS-1 mutasyonlarıdır. Ayrıca tümörün kanlanması ve beslenmesini engellemeye yönelik olarak anjiyogenez inhibitörleri geliştirilmiştir. Özellikle EGFR, ALK ve ROS-1 mutasyonları saptanması durumunda bunlara yönelik uygulanan spesifik tedaviler hastaların yaşam sürelerini ciddi boyutta artırmıştır.”
Tedavi süresince içilen sigara iyileşme şansını azaltıyor
Prof. Dr. İlhan Öztop, kansere neden olan faktörler arasında tütün kullanımı önemli bir yer tuttuğunu belirtti ve tütün kullanımı hakkında şunları vurguladı: “Tütün kalp-damar hastalıkları ve KOAH gibi ciddi hastalıklara yol açmasının yanı sıra başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kansere neden olmaktadır. Akciğer kanserinin %90’ında tütün rol oynamaktadır. Akciğer kanserinin tüm dünyada hem erkeklerde hem de kadınlarda en öldürücü kanser olması tütün ile mücadelenin önemini bir kat daha arttırmaktadır. Bu anlamda ülkemizde yasal düzenlemeyle belirli mekanlarda tütün kullanımının yasaklanması da toplum sağlığı açısından çok önemli bir adım olmuştur. Sigara içen kişilerde kanser gelişme riski artmakla kalmıyor, beraberinde birden fazla alanda da kanser gelişebiliyor. Ayrıca kanser tedavisi sırasında sigara içilmesine devam edilmesi halinde sigara tedavinin başarısını azaltabiliyor. Ayrıca sigara içmeyenlerde görülen akciğer kanseri vakalarında, yukarıda bahsedilen mutasyonlara daha fazla rastlanıyor. Dolayısıyla sigara içilmemesi hedefe yönelik tedaviler bakımından avantaj sağlıyor.”
YORUMLAR